BÜYÜK Rus yazarı Turgenyev, soğuk bir akşamüstü evine

doğru yürümeye başlar. Yol boyunca ilerlerken karşısına bir dilenci çıkar ve

kendisinden para ister. Turgenyev hemen elini cebine götürür ve dilenciye para

vermek ister. Fakat hiç parası yoktur, dilencinin uzanan ellerine bakar ve

sonra kendisine uzatılan soğuk elleri kendi elleriyle ısıtarak: Kusura bakma

kardeşim sana verecek bir şeyim yok der. Dilenci Turgenyev in yüzüne sevgi ile

bakar ve Verdiniz ya efendim, bana kardeşim dediniz ve ellerimi ısıttınız

der.

Dilenen bir insanın tek ihtiyacının para olduğunu

düşünürüz. O yüzden bu insanlarla karşılaştığımızda gayriihtiyarî ellerimizi

cebimize götürür, verdiğimiz üç beş kuruşla sorumluluktan kurtulduğumuzu

zannederiz. Oysa Turnenyev le dilenci arasında geçen bu meşhur diyalogda da

görüldüğü üzere, bu insanlara hak ettikleri değeri vermek de bir nevi

yardımdır. Bir kişiyle yakınlık kurmak, dokunmak ve sevgi ile bakmak o kişiye

verdiğiniz değerin bir göstergesidir. Sen değerlisin, benim için önemlisin

demektir. Bir dilenciye birkaç kuruş para bırakmak zor iş değildir, fakat ona

değerli olduğunu hissettirebilmek için şefkat yüklü bir yüreğe sahip olmanız

gerekir.

Veren el ile alan el arasındaki ilişki sevgi ve şefkate

dayanmalıdır. Yoksullara ekmek götüren kimseler öncelikle bu insanlarla

iletişim kurmalı ve sen değerlisin, bizim için önemlisin mesajı vermelidirler.

Bir kişiye yardım götürürken, sahip olduğum her şey

Allah ın mülkündendir, biz sadece emanetçiyiz, sana O nun mülkünden küçük bir

ikramda bulunmak için geldik diyebilmeliyiz. Evine ekmek götürdüğümüz kişiyle

yakınlık kurup, onun duasını almalı, onunla kardeşlik ahdimizi yeniden

imzalamalıyız. Onları değersiz bir eşya gibi görmeyip, duygularına

dokunmalıyız.

Yoksullara ikinci sınıf insan muamelesi yapan kimseler,

kibirlerinden önlerini göremez, sahip oldukları imkânların ellerinden hiç

çıkmayacağını düşünürler. Kalplerinde sevgiden eser yoktur onların, asıl

ihtiyaçlı kendileridir. Ve bir ömür sevgi dilenciliği yaparlar. Fakat hayatın

kanunudur, vermediğiniz bir şeyi alamazsınız, o yüzden her seferinde elleri boş

dönerler.