Doğumdan sonra aldığımız ilk nefesle nefes hazinemizden, depomuzdan, ilk tüketimle gidiş yolu başlar.
Emekleyerek, apalayarak, yürüyerek, oturarak, yatarak, uyuyarak, çalışarak, yan gelip yatarak yol almaya devam ediyoruz.

Memleketinizden buraya gelirken bir bilet alıyorsunuz, biletle geliyorsunuz.
Trene, gemiye, otobüse, uçağa binerken rasgele oturamıyorsunuz değil mi, bilet numarasına göre oturuyorsunuz.

Başka bir yere oturduğunuzda başkası gelip benim yerim deyip kaldırabilir.
Bu dünyaya getirildik, kendimiz gelmedik, Allah (C.C.) getirdi ve ahirete doğru yürütülüyoruz.

Sevgili Peygamberimiz:
“Bu dünyada sanki gurbetteki garipmiş gibi veya yolcu gibi ol” buyurmuş.
Hadisi rivayet eden Abdullah bin Ömer, bu hadisi sanki şerh eder gibi hadisi dinleyene ve bize, “Akşam olduğunda sabahı beklemeden görevini yap, sabah olunca da akşamı bekleme. Sağlıklı iken hastalığına, hayatta iken ölümüne hazırlık yap” diyor. (Buhari, Sahih, K. Rikak, bab 3)
Bu dünyada bizim yaşamımızı bir yolcunun seyahatine benzetiyor.

Evlerimiz, eşlerimiz, yediklerimiz, içtiklerimiz, giydiklerimiz, konuştuklarımız helal, güzel ve temiz olması için kılavuz kitabımıza uyalım.

Her şey kurallara bağlı. Biz, ana rahminden ahirete kadar olan dönem arasındaki görevlerimize kılavuzluk etmesi için Rabbimiz, Kur’an’ı göndermiş.

Başka ülkeye gidenler o ülkeyi tanıtan broşürler alırlar yanına. Kur’an-ı Kerim de aynen öyle. Bu dünyada neler yapmamızı sağlayan kitaptır, Kur’an.
Her gün televizyondan ahirete göç edenler duyurulmaya devam ediyor.
Küçük şehir ve köylerde camilerden ve minarelerden vefat haberleri verildiğinde hemen dilimize:
“Biz Allah’a aidiz ve elbette O’na döneceğiz, derler” buyurarak son yolculukta ne diyeceğimizi öğretiyor. (Bakara süresi ayet 2/156)

Ancak bu dönüşte bizim durumumuzun nasıl olması gerektiğini de:
“Sen Rabbinden hoşnut, Rabbin de senden hoşnut olarak Rabbine dön” haber veriyor (Fecr süresi ayet 89/28)

Biz de Rabbimizin:
“Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği gök ile yer genişliği gibi olan, Allah’a ve peygamberlerine iman edenlere hazırlanan, cennete doğru yarış yapınız. Bu, Allah’ın dilediğine verdiği bir lütuftur. Al¬lah büyük lütuf sahibidir” (Hadid süresi ayet 57/21, Al-i İmran süresi ayet 3/133) emrine uyarak asli vatanımıza kavuşmak için bu dünyada koşarak ameli salihimizi yerine getirelim.
Oyalanmayalım, çünkü son durağımızı Rabbimiz haber verir:
“Son varış yeri Rabbinedir” (Necm süresi ayet 53/42).

Beşikten mezara kadar kılavuz kitabımız Kur’an-ı Kerim, rehberimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselam’dır.
Bu dünya gurbetinden, anavatanımız olan cennete kavuşmak için şeytan ve şeytanlaşmış insanların yolumuzu kesmesine fırsat vermeyelim.

İçimizde taşıdığımız nefsimizin şeytanla bağını koparmak için Allah’tan başka sığınağımız yoktur.
Allah’a sığınmak demek O’nun kitabında haber verdiklerini, Sevgili Peygamberimizin anladığı ve uyguladığı şekilde uygulamaktır.