(ASTRONOMİ, YIL HESABI, COĞRAFİ ÖLÇÜMLER)
Şimdi ortaya daha büyük bir iddia koyuyorum. Diyorum ki, bugün Batılının ilmi dediğimiz fiziği, kimyayı, matematiği, astronomiyi, tıbbı, tarihi, coğrafyayı ve hattâ bugünkü ilimlerin hepsini Müslümanlar kurmuşlardır. Bu tabiî çok büyük bir iddia... Fakat bu iddianın ispatına hazırız.
Bakınız, meselâ en mühim mevzulardan bir tanesi, aya, yıldızlara gitme konusudur bugün, değil mi? Bu aya, yıldızlara gitme konusu bizim astronomi dediğimiz yıldızlar bilgisine ait bir husustur. Diyoruz ki biz, astronominin kurucusu Müslümanlardır. Kimdir bu Müslümanlar? Size bunlardan sadece birkaç tanesinden bahsedeyim: Meşhur İslâm âlimlerinden el-Battanî isimli büyük bir astronomi âlimi, yani feza ilmi âliminden bahsetmek istiyorum. El-Battanî kimdir? İçinizde bilen var mı? Belki bazılarımız bunun ismini işittik. Bizim kendi alimlerimiz maalesef bize öğretilmemiştir. Çoğunuz Batlamyus’un ismini işitmişizdir. (Ptoleme veya Batlamyus diye) Niçin? Çünkü bizim kitaplarımız bu ismi yazar. El-Battani’ye gelince ismini bile zikretmez. Neden? Çünkü bizim kitaplarımız birtakım taraf tutan Batılıların kitaplarından tercüme edilmiştir. Halbuki Pîtoleme (Batlamyus), nerede, el-Battanî nerede? Bakın bunların arasındaki farkı size açıklamaya çalışayım:
El-Battanî kendisinden önceki Mısırlı âlim Batlamyus’un güneşin fezada bulunmuş olduğu yerden aynı yere tekrar gelmesi için, yani bir senelik bir zamanın geçmesi için bizim bugünkü tabirimizle arzın kendi etrafında 260 defa dönmesi lâzımdır, dediğini, yani bir seneyi 260 gün zannettiğini görüyor. El-Battanî, Batlamyus’un düşüncesinde yanıldığını, bir senenin 365 gün, 5 saat, 46 dakika, 22 saniye olduğunu söylüyor. Şimdi müsteşrik, bize el-Battanî ile Batlamyus arasındaki farkın basit bir fark olduğunu iddia edebilir mi? Şu görmüş olduğumuz rakam bugünkü en hassas ölçü aletleriyle yapılmış olan ölçüye nazaran bir senenin hakiki müddeti bakımından sadece 2 dakika ve 24 saniye kadar farklı bir miktardır. El-Battanî, senenin uzunluğunu bu kadar hassas bir şekilde ölçüp ortaya koymuştur. Peki, bir seneyi 260 gün zannetmenin durumu nedir? Bir seneyi saniyesine kadar bildirmenin durumu nedir? Evet, bu farklar başka sahalarda şimdi göreceğimiz gibi devam edecek. Niçin? Çünkü Müslümanlar ilmi ellerine almış, bu tarihlerden sonra Batlamyus eski devirlerde kalmış olan bir insan.
Eski Mısırlılar Akdeniz’in genişliğini, yani, meselâ Mersinden İskenderiye’ye kadar olan mesafeyi bugünkü hakiki mesafenin yirmide biri kadar zannediyorlardı. Yani Ankara ile Konya’nın arası 260 kilometre. Onlar Ankara ile Konya’nın arasını 10 kilometre zannediyorlardı, iş İslâm âlimlerine gelince Akdeniz’in hakiki genişliğini ilk defa İslâm âlimleri ölçmüşlerdir. Nasıl ölçtüler? Abbasiler devrinde Halife Memun, “Ben Akdeniz bölgesindeki Müslüman toprakların kadastrosunu çıkartmak, herkesin hakkını tespit etmek istiyorum. Bana bütün Akdeniz boyundaki İslâm diyarlarının ölçülerini kesin olarak çıkartıp getireceksiniz” dedi ve bu işi âlimlerine vazife olarak verdi. İslâm âlimleri o zamanki imkânlara göre Akdeniz’in genişliğini ölçmek için şöyle bir yol takip ettiler: Akdeniz’in kenarında sahilde kurulan bir şehirden ölçüye başladılar. Yüksek bir tepenin üstüne çıkıyorlar, o tepeden itibaren görebildiği kadar, ileriki mesafeye bakıyor. Şimdi çıkmış olduğu tepenin denizden yüksekliğini ölçüyor. Güneş batarken tepeden o zamanki aletlerle aradaki açıyı ölçüyor. Daha açık bir misal üzerinde konuşursak, meselâ Konya’da bir tepeye çıktık. Bakıyoruz, Kulu’nun orda güneş batıyor. Güneşin orda kaç derecelik bir zaviye ile battığını ölçüyoruz. Bulunduğumuz tepenin yüksekliğini ölçüyoruz. Bu yüksekliği ve bu zaviyeyi ölçtükten sonra aradaki mesafeyi hesapla buluyoruz. Yani Kulu’dan Konya’ya kadar olan mesafeyi hesaplıyoruz. Nasıl hesaplıyoruz? Sırf bunu hesaplamak için bizim bugün trigonometride kullandığımız sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant mefhumlarını icat ederek hesaplıyoruz.
Bu mefhumları ilk defa bulan Halife Memun zamanındaki Müslüman âlimlerdir. Bunlar bu mesafeyi hesaplarken karşısındaki açının sinüs ve kosinüsünü hesaplıyor ve bu hesaplar vasıtasıyla mesafeler ölçülüyor. Şimdi bu sinüs meselesi üzerine tekrar döneceğiz.
Sadece bütün Akdeniz’in genişliğini nasıl ölçtüklerini arz edeyim. Buradan gidiyor, Kulu’daki tepeye çıkıyor; oradan da Ankara istikametine bakıyor. Ara yerdeki mesafeyi ölçüyor, böylece tepelere çıka çıka şehirler arasındaki mesafeleri ölçe ölçe Akdeniz’in bütün uzunluğunu hesaplıyor. Bu suretle bulmuş oldukları uzunluk Akdeniz’in bugün bildiğimiz uzunluğunun kendisidir. Eski Mısırlıların Akdeniz’in uzunluğunu bugünkünün yirmide biri kadar zannetmelerine rağmen Müslüman âlimleri işi ele alınca o günkü imkânsızlıklara rağmen hakiki mesafeyi hesaplayabiliyorlar.