Bir çoklu kriz sürecinden geçiyoruz. Bu kriz sürecini

kırabilecek, yeni bir süreci başlatabilecek zihinsel algıdan da mahrumuz. Çünkü

kavramlarının içi boşalmıştır. Çok derin soruşturmalar, yüzleşmeler,

çözümlemeler yapılamadığından mevcut sisteme alternatif düşünce üretme ve tavır

koyma imkânı da azalmaktadır. Kötüler arasında daha az kötüyü seçmekten başka

bir şey yapamayanlar, maalesef denenmiş yanlışlardan çözüm aramaya devam ediyor

ve alışmaktan dem vuruyor.

Asıl sormamız gereken: Bugüne nasıl geldik Cevap: İyi

olarak bilinen her şeyin içini boşaltarak ve tüketerek! Bireyselleştirilerek,

isteklerinden, zevklerinden ve alışkanlıklarından geri kalmamak adına, rahata

koşarak ve çare olacak yöne başları çevirmeyerek geldik bugüne Sorumluluk

sahibi olması gerekenler ise, köklü değişimler yaşanıyorken nasıl karar

vereceğini bilmeden, hatta nasıl karar aldığından bile emin olmadan geldi. Üstelik

dün savunduğu tüm değerleri inkâr ederek Öyle bir noktaya vardık ki, bilgiden

çok, bilgi bilincinden yoksun siyasal yapının varlığının en önemli sorun

olduğunu bile göremiyoruz.

Hal böyle iken, mevcut eksikliklerin giderilmesini, hak

ve özgürlük alanlarının genişletilmesini konuşmamız gerekirken, sorunlara macun

çekiyoruz. Adına yeni anayasa ya da başkanlık adı verilen macunlarla

örtüyoruz sorunları Macunlayarak terörü mü durduracak, ülkenin eşiğinde olduğu

iç savaşı mı engelleyeceksin Örterek, hayat pahalılığını mı durduracak, her

şeyiyle dökülen yargıyı mı toplayıp düzelteceksin Saklayarak, uluslararası

alanda tükenmiş olan Türkiye nin itibarını mı artıracaksın Görmüyor musun,

ekonomi ve siyaset sahnesinde meydana gelen değişimler adeta tektonik

tabakaların yer değiştirmesi gibi artçı bir deprem sinyali veriyor

Macunlamaya, örtmeye, saklamaya son vermek istiyorsak

ağzımıza sakız olan kelime ve sayılardan başlamalıyız. Önce büyüme denilen

faktörü yeni ekonomik gerçekleri dikkate alarak yeniden tanımlamak gerekiyor.

İhtiyaçlarımızın sınırsız olmadığı, birçok şeyin aslında ihtiyaç olmadığını

kabul ederek başlamalıyız bu yolculuğa Bunu başardığımızda ihtiyaç

zannettiklerimizin ihtiyaç fazlası olduğunu keşfedeceğiz. Bu coğrafyada

bölüşümün hiçbir zaman tam anlamıyla adil olmadığını ama bunun hiçbir zaman

konuşulmadığını göreceğiz. Eğer gerçek ihtiyaçlarımızı konuşsaydık, bütün bu

sorunları yaşar mıydık Birbirini dinlemeyen, bırakın sevmeyi, saygı duymayı

tahammül etmeyi bile beceremeyen bir toplum durumuna düşer miydik

Bugün Türkiye nin en ciddi sorunu, bu ülke insanlarının

genelinin kalbi mutmain olmuş bir şekilde bir üst kimlikte uzlaşamamış

olmasıdır. O halde gelin hep birlikte bir terazi kuralım! Terazinin bir

kefesine gerçek ihtiyaçlarımızı koyalım. Ahlaki sorunları, uyuşturucuya müptela

olmuş gençlerimizi, bölünmüş parçalanmış aileleri, gençlerimizi, kardeşlikle

ilgili yaşadığımız sorunları koyalım. Bir tarafa da ihtiyaç zannettiğimiz,

hayat sermayemizi gereksiz yere heder ettiğimiz işleri koyalım. Aklımızın,

kalbimizin terazisiyle tartalım ve üst kimlikte buluşalım. Bu buluşma sayesinde

risklerin çok iyi yönetilmesini gerektiren bu süreci, istişare ile

yönetebiliriz. Hem de ihtiyaç fazlası kişilere ve kurumlara gerek kalmadan