Orta Asya dan beri gelen yazılı ve sözlü dinî edebiyatımızda eserlere başlanırken ALLAH a hamdden sonra O nun Resûlüne salât u selâm getirilmesi sadedinde na t-ı şerîflerin yer alması da âdeta üzerinde ittifâk edilen bir başka husustur. Asırlar boyu süren bu na t-ı şerîf geleneği şâirlerimizin büyük ekseriyetinin divanlarında önemli yer tutmaktadır. Hattâ içinde sadece na tlar bulunan müstakil divanları bulunan şâirlerimiz pek çoktur.
Bütün bunlar milletimizin Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize olan sevgisinin her vesileyle ifade edildiğinin birer işaretleridir.
Sevgi, aşk, muhabbet gibi kelimeler, tek başlarına bile, duyulduklarında insanların yüzlerini güldüren; gönüllerine ferahlık veren ve onları hayata bağlayan sanki sihirli sözcüklerdir. Bir de bu kelimelerin insanların en değerli varlıkları ile birlikte anıldıklarını düşünelim. İşte o zaman hissedilen duyguların coşkunluğunu ifade etmekte kelimelerin yeterli olamayacağını herkes bilmektedir. ALLAH sevgisi; Peygamber sevgisi; vatan, millet, bayrak sevgisi; anne ve baba sevgisi; kardeş sevgisi vb. duygular, çocukluğumuzdan itibaren hepimizin gönüllerinde yeşermesi ve gelişmesi için büyüklerimizin öğretmeye çalıştığı güzelliklerin ba-şında gelmektedir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimiz ve O na duyulan sevgi, Müslüman şâirler için en önemli ilham kaynaklarından birisi olmuş; şâirlerimiz O nun hayatının her safhasını şiir diliyle anlatmış ve ona olan sevgilerini dile getirmişlerdir. ALLAH Resûlünün sağlığında, Hassan b. Sabit, Abdullah b. Revaha, Ka b b. Züheyr gibi şâir sahabelerin şiirleriyle başlayan mümin gönüllerde Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin sevgisini canlandırma gayreti, Türk Edebiyatı nda Ahmet Yesevî, Mevlâna, Yunus Emre, Süleyman Çelebi, Fuzulî, Baki, Nabî, Şeyh Galip vb. isimlerini sayamayacağımız kadar çok şairimizin yazdıkları na t, mevlit, gibi örneklerle devam ettirilmiştir. Yunus Emre ona olan sevgisini:
"Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak nasib eylese görsem yüzünü
Ya Muhammd canım arzular seni" dizeleriyle ifade etmeye çalışmıştır.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize duyulan sevginin zirve örneklerinden birini oluşturan ve asırlardır en çok okunan metinlerden birisi olan, Süleyman Çelebi nin Vesiletü n-Necat (Kurtuluş Sebebi) isimli mevlidinde ise Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin sevgisi şöyle dile getirilmiştir:
"Ol idi cân içre bizüm cânumuz
Ol idi her derde hem dermânumuz
Bize onsuz dahi ne dirlik gerek
Badezin bize ölümdür yiğirek
Geliniz ol Mustafâ ya gidelüm
Mustafâ sız bu cihânı nidelim"
Türk Edebiyatı nın en büyük şâirlerinden birisi olan Fuzulî ise Hz. Peygambere duyduğu sevgiyi, Su Kasidesi adlı na tında şöyle belirtmiştir:
"Ya HabîbALLAH! Ya Hayrelbeşer! Müştâkınam,
Öyle kim leb-teşneler yanıp diler hem-vâre su
"Ey ALLAH ın Sevgilisi ve ey insanların hayırlısı!, Sana aşığım! Dudağı kuruyanların, suya ulaşmasının harereti ile yanmaları gibi, ben de Sana ulaşmanın hasretiyle yanıyorum".