Padişah, kır gezintisine çıktığında yolu bir köye uğrar ve o köyde bir yemek yer. Yemek o kadar tatlı gelir ki, aşçıbaşına “Bu yemeğin tarifini al” der.
Aşçıbaşı, kadına sorar, “Etten ne kadar koyarsınız?”
Kadın, “karar” diye cevap verir.
Aşçıbaşı, “Soğandan ne kadar?” kadın, “karar”.
Aşçıbaşı “Tuzdan ne kadar”, cevap “karar”.
Her sorunun cevabı, “karar”dır.
Karar ve kararlılık önemli.
Askerde karargâh, musiki de karar, adalette karar… Her şeyde karar önemli.
Son karargâhımız, “Darul’karar” dır. (Mü’min Sûresi, ayet 40/39)
O karargâhımızın güzel olması için, İslam yolu üzerinde, bütün dünyadaki Müslüman kardeşlerle birlikte yürürken diğer insanların da bu yola katılması için istikrarlı bir şekilde yürümek gerekir.
Kadın, çocukluğundan beri annesinin yanında yemek pişirişine öylesine bakar ki, bir gün “Haydi sen pişir” denildiğinde çok küçük hatalarla en güzele yakın yemek pişirir ve bu olay zaman geçtikçe evdeki halkın, müsafirlerin sayısına göre el, kendini otomatik ayarlamaya başlar.
Sarışın mavi gözlü, İngiliz ajanı Lawrens, Osmanlı’yı parçalamak için Arap kabileleri arasında, Arap kıyafetiyle dolaşırken, çölde kıl çadırda yalnız ve baş başa kaldığı Arap kadınına, “Beni nasıl buluyorsun, güzel miyim?” diye sorduğunda, o güne kadar müsafirinin yüzüne bakmayan kadın, dikkatle ona baktıktan sonra “Ölmüş kafatasının içine yerleştirilmiş iki gök boncuk görüyorum” der.
İbni Haldun, insanlarda doğuştan var olan durgun enerjinin eğitim yoluyla faaliyete/eyleme geçeceğini bildirir.
Her çocuğun fıtratında var olan enerjisini, deneme, yanılma, akıl yürütme yoluyla aktif hale getireceğini söyler ve ev idaresi, insani ilişkiler, dini görevlerin yerine getirilme şartları ve adaplarını görerek yaşayarak büyüyenler bu konularda var olan güçlerini işletmiş olurlar.
“Var olan güçlerini” diyor İbni Haldun.
Kasap, koyununu keserken, kasabın oğluyla köpeği dikkatle kasaba bakarlar.
Bir gün kasap, oğluna, “Haydi sen kes” dediğinde oğlu o işi güzelce yapar.
Kasap bir gün köpeğine “Haydi kesme işini sen yap” dediğinde koyunu paramparça eder.
Köpek, yıllarca baksa o çocuk gibi olamaz.
Bakmayın siz sirklerdeki köpeklerin, aslanların, fillerin bizi eğlendirmek için yaptıkları birkaç numaraya.
Onlara o numaraları öğreten de bir insandır.
Tabii olarak annesinden “karar” kararını öğrenen köylü kadını, çölde eşinden başkasına alıcı gözle bakmama eğitiminden geçmiş Müslüman, Arap kadınına tabii eğitimin yanında bir de kitabi eğitimi verdiğimiz zaman medeniyetimizi tamamlamış olacağız.
Tabii ve kitabi eğitimden geçerek akli melekelerin geliştirilebileceğini anlatan İbni Haldun, tezinin kaynağı olarak:
“Siz hiçbir şey bilmezken, Allah sizi annelerinizin karınlarından çıkardı. Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz.” (Nahl Sûresi, ayet 16/78) ayetini delil getiri. (Mukaddime, Bölüm 5, Fasıl 33)
Zaten bizim bilgilerimizin çoğunluğu kulak ve göz yoluyla girmektedir. Göz ve kulak bize emaneten verildiğine göre onları şirk, isyan, küfür, yalan, yanlış şeylerle kirletmemeye dikkat edelim.