Hasan Basri Çantay, Balıkesir doğumlu, müellif, müfessir, muhaddis, edip, şair ve muharrir idi; ciddi bir ilim tahsili yapmış, üst düzey memuriyetlerde bulunmuş, Mehmet Akif ile birlikte mebusluk görevini de icra etmişti.

Hasan Basri, son derece duygusal ve ince ruhlu imiş, döneminde kadınların açık saçık gezmelerine üzülmekte hatta gizli bir öfke duymakta imiş. Bu üzüntü, tedirginliğe dönüşmüş,”Bir gece rüyasında Yeşilli Camii’nin köşe kısmına gelen taraftaki üç yolun birleştiği noktada Resul-i Ekrem’i (S.A.V.) görme bahtiyarlığına ermiş. Âlemlere ve âdemlere rahmet olan Efendimiz, ona hitaben; “Sen kadınların açık gezmesine çok üzülüyorsun, bu kadar üzülme. Onların arasında da benim has ümmetlerimden olanlar var” buyurmuş... 

Bir zaman sonra üstadın kapısı çalınmış, Hasan Basri, kapı çalındığında, dışarı çıkarmış, gelen erkekse onunla ilgilenir, gelen tesettürlü bir kadınsa eşine, “Kapıda bir hanım var, bak!” dermiş. Fakat gelen kadın, modern bir giyinişte ise, “Kapıda bir bayan var, bak” diye söylermiş. 

Kapının çalındığı bir gün dışarı çıkar ki, asri bir kadın, üstat, eşine, “Kapıda bir bayan var, bak” demiş, odasına geçmiş, fakat eşi,“Gelen sizinle konuşmak istemekte” demiş.

Hasan Basri Çantay, birinci devre Balıkesir milletvekilliğinden sonra evinde münzevi bir hayat yaşamakta imiş. Kendisinin gözetim altında tutulduğu kanaatini taşımakta ve gelenlerin samimiyetini tespit edinceye kadar kendisini kuşku ve tereddütten kurtaramamakta imiş. Bu endişe ile

gelen bu kadına kim olduğuna ve kendisini kimin gönderdiğine dair sorular yöneltmiş. 

Bunun üzerine o kadın, “Onların arasında da benim has ümmetlerimden olanlar var” diyen zat gönderdi, demiş ve: benim tek oğlum vardı. Verem hastalığına tutulup vefat etti. Onun ölümü üzerine ben, dayanılmaz bir ıstırapla karşılaştım. Gözyaşlarımı tutamıyor, daima ağlıyordum. Bu hâl, kederimi tahrik ediyor ve elemim gözyaşlarımı sele çeviriyordu. 

Tahammülümü aşan bir üzüntü içinde kaldım ve intihar etmeye karar verdim. Kocam Doğumevi’nin Baştabibi olduğu için, zehir temin etmem güç olmadı. Elde ettiğim zehiri içmeden önce salondaki aynanın karşısına geçtim ve sararan yüzüme son bir defa daha baktım. Zehiri tam ağzıma atacağım sırada, vefat eden yavrumun sesini işittim. Ağlarcasına bir yakarışla bana; “Anne, anne! Sakın yapma! Sonra beni ebedi hayatta da göremeyeceksin” diyordu. Onun bu ihtarı üzerine intihardan vazgeçtim. Fakat ıstırabım bütün şiddetiyle devam ediyordu. 

“Bir gece rüyamda Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (S.A.V.) gördüm. Beni teselli etti ve üzülmemem için nasihatte bulundu. Ayrıca bana “Sen Hasan Basri’ye git, derdini ona anlat. O, sana yardımcı olur” buyurdu. Bunun üzerine ben, “Ya Resulullah! Sizin gönderdiğinizi, ona nasıl kabul ettirebilirim, onu nasıl inandırabilirim?” dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz “O seni kimin gönderdiğini soracak olursa, “Onların arasında da benim has ümmetlerim var” diyen zat gönderdi dersin” buyurdu. Ben de bunun üzerine size geldim. 

Kadının anlattıkları ile sarsılan üstad, çok duygulanır; birara,“evladım niçin bu kadar açık giyiniyorsun”, der, oda eşinin baskısı ile böyle gezmekte, olduğunu söyler.

“Eşim emekli olunca İstanbul’a yerleşeceğiz. O zaman ben tesettüre riayet edeceğim” cevabını vermiş. Çantay merhum da ona sabrın faziletini dile getiren bir konuşma yapıp kendisini teselli etmiş.”

Bu olaydan sonra, o kadın üstadı tekrar ziyaret etmiş, fakat artık tesettürlü imiş, Hasan Basri, bu has ümmetin geldiği noktadan çok duygulanmış.

Hasan Basri Çantay merhumun bu rüyasını, dostlarından din âlimi Mehmet Emre nakletmiştir.