Ebû Davûdun da dediği gibi ahkâmla ilgili hadisleri, "Sünen" ismini verdikleri kitablarda toplamışlar; diğer dallara aid hadîsler için de ayrı ayrı kitablar tasnif etmişlerdir. Mesela: Buhari, Sahîhinin dışında, adab ve ahlâkla ilgili hadîsleri "el-Edebül-Müfred" isimli eserinde: tarihle, ilgili hadîsleri, "Tarihul-Kebir", "Tarihul-Evsat" ve "Tarihus-Sağır" ismini verdiği Tarihlerinde diğerlerini de, sayıları bir hayli kabarık olan, başka eserlerinde toplamıştır. Ebû Davudun, Kitabüz Zühdü yanında, ondan fazla daha hadîs kitabı olduğu bilinir. Kütübü Sitte devrinden önce tasnif edilen Müsnedlerin ise sayısı bir hayli kabarıktır.

Kütübü Sitte devrinden sonra beşinci asır sonlarına kadar tasnif edilen eserlerden Taberani (ö: 360)nin üç Mûcemi; eI-Hakim (Ö:405)in eI-Müstedreki; Ebû Nuaym (ö: 430)ın HıIyetül-Evliyası; Beyhakî (ö: 458)nin, büyük hacimli on cildlik es-Sünenül-Kübrası dışında Şuabul-İmanı, Kitabüz-Zühdül Kebiri, Kitabül-Esma ves-Sıfatı, Delailün-Nübüvvesi, Hatîb eI-Bağdadî (ö: 463), İbn Abdilberr (ö: 463) Darekutni (ö: 385) ve benzeri otorite muhaddislerin eserleri, bizlere, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin pınarından kana kana içirecek malzemelerle yüklüdür.

Tasnif devri eserlerinde, senedleriyle birlikte tesbit edilip kitaplardaki yerini alan pek çok hadîs, zamanla, bazı ilim dalı ve müesseselere gerekli ilgi ve ihtimamın gösterilmemesi neticesi unutulmaya yüz tutmuştur. Asıl kaynaklarla, aradaki zaman mesafesinin bir hayfi uzaklaşmış olduğu çağımızda ise, şifahi kültür olarak yaşayan ve ağızdan ağıza nakledilegelen bir çok hadîs, "Mevzu=Uydurma Hadîs" şaibesinden kurtulamamıştır.

İşte araştırmasını yaptığımız "Fetih Hadîsi" de bunlardan birisidir. Görüldüğü gibi, bu hadisin kaynağı, ne Buharînin "el-Câmius-Sahih" isimli kitabıdır, ne de Kütübü Sîttenin diğer eserleridir. Fakat aynı Buharînin, muhtevası değişik başka bir eserinde yer aldığı gibi, Kütübü Sitte musannıflarından önce yaşayan muhaddislerin eserlerinde de bulunabilmektedir.

Milattan çok önceleri (M.Ö. 658) temeli atılan istanbul şehri, bulunduğu yerin değeri bakımından, her devirde dikkatleri üzerine çekmiştir. Gerçek sahiplerinin eline geçinceye kadar, gerek gayri müslim milletler ve gerekse Müslüman Araplar ve Müslüman Türkler tarafından 29 defa muhasara edilmiştir. Bunlardan 17 si; Trakyalılar, Eski İranlılar, Tûraniler, Latinler ve Avarlar gibi gayri müslim milletler tarafından; 7si Müslüman Araplar; 5i de Müslüman Türkler (Osmanlı Türkleri) tarafından olmak üzere muhasara olunmuş ve sonuncusunda, büyük Türk Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed Han tarafından kesin olarak zabt ve fethedilmiştir. (M. 1453). Ömer Nasuhi Bilmen, Sure-i Fethin Tefsiri ve istanbulun Tarihçesi. Sh. 285.

Bu arada sadece, hadîs kaynaklarında geçtiği ve bütün rivayetlerde hadîs metninden sonra zikredildiği için, bir nokta üzerinde kısaca durmak istiyoruz: