3. Bizansın Yardım Çağrısı

Bizans doğuda Türkler ve batıda da Normanların saldırıları karşısında iyice zor duruma düşmüştü. Bunun Üzerine Bizans İmparatoru Aleksios geniş ölçülerde ittifaklarla düşmanı düşmana karşı kullanmış, Normanlara karşı Venedik ile birlişmiş, Peçeneklere karşı Kumanları kullanmış, Anadoluyu ele geçiren Türklere karşı Franklardan faydalanmıştır. l. Kılıçarslan ile ilişkileri düzeltmiş ve onur yardımıyla İznik Çaka beyliğini bertaraf etmişti. 1095 yılında gelindiğinde İmparatorluk namına aslında ciddi bir tehlike kalmamıştı. Fakat, İmpatorluğun az sayıdaki kuvvetleri, Sırbistan sınırlarından Anadolunun doğusuna kadar uzanan sahalarda yayılmış ve asker sayası az olduğundan hudutların savunulması güçleşmişti. Bu nedenle imparator Batıdan paralı asker elde etmeye çalışmıştır.

4. Papanın Siyasi ve Dini İhtirasları

Papa, İmparatorun yardım çağrısı kendisinden önceki bütün Papaların temel arzusu olan iki kiliseyi birleştirme amacını gerçekleştirmeye yarayacak bir fırsat olarak görüyordu. Buna karşılık imparator, papalıkla işbirliği yaparak çok takdir ettiği Batı şövalyelerinden ücretli askerler kazanma peşinde koşuyordu. Papanın dahi henüz Kudüsü kurtarmak gibi bir amacının yoktu. Halbuki Haçlı Seferi düşüncesi, tarihte benzeri bulunmayan büyük bir projeydi. Gerçi, Müslümanlara karşı mücadele fikri hem Romada ve hem de Bizansda mevcut olsada, o zamana kadar girişilen bütün seferler ve projeler sınırlıydı. Fakat, haçlı seferlerindeki Kudüsü kurtarma fikri bütün hristiyan dünyasını heyecana sürüklemiş ve yoğun bir katılımın yaşanmasına neden olmuştu. Demek ki, siyasi emellerin başarısı için de bir dini ve hissi neden olmalıydı.

1095 yılında İtalyanın Piacenza (Piyacensa) kentinde toplanan ruhani meclise Bizans İmparatoru Alexinin temsilcileri de gelip, Türklerin Anadoluyu ele geçirdiğini, bu durumun batıyı da tehdit ettiğini anlattı. Onun bu anlatımlarını dinleyen konsey heyetleri de ağlamaya başladılar. Papa ll.Urbain (Ürnben), Bizansa yardım gönderme fikrini Fransada sonbaharda toplanacak olan meclise bırakmayı uygun gördü. Bunundaki gaye, Fransada toplanacağı için Fransızların desteğini almak ve o zamana kadar kamoyunu bu konuya hazırlamaktı.

a) Sosyal Nedenleri

Ortaçağda halk sınıflara bölünmüştür. Bunlar;

1- Soylular. Soyluluk doğuştan gelen bir ünvandır. Soylular devlet yönetimi ve askerlikle uğraşırlardı. En alt kademesinde Şövalye, en üst kademesinde Kral ve Senyör bulunurdu.

2- Din Adamları: Kilise bu dönemin en belirleyici yapısıydı

3- Burjuva: Ticaretle uğraşan, zengin fakat siyasi hakları bulunmayan bir sınıf

4- Köylüler: Kendi arasında Süzeren ve Serbest köylü olmak üzere ikiye ayrılırdı. Serbest köylü toprağın sahibiydi. Devlete sadece vergi verirdi. Süzeren ise; toprağın sahibi değildir. Senyörün toprağında çalışır. Toprakla birlikte alınır ve satılır. Evlenmeleri dahi izne bağlıdır. Ayrıca Senyör, evlenecek olan köylü kızını ilk gece yanına alma hakkına sahiptir.

Avrupada orta sınıf oluşmamıştı. İnsanlar, ya yoksul köylü veya soyluydu.

Mezhep kavgalarıyla birbirlerinin kanı döken hristiyan ülkelerin bu birliği, biraz da ortak bir düşmana karşı savaşmakla aralarındaki savaşı durdurma nedenine dayanıyordu. Bunu ise ancak bir din savaşı ile sağlayabilirlerdi. Böylece, Kudüsü Müslümanların elinden alarak bir birlik sağlamış olacaklardı. Bu dönemde Avrupa da büyük aileler ve feodal yapı egemendi. Aileler arası öç ve kin savaşları yapılıyordu. Aile bağları da oldukça kuvvetliydi. Papa ll.Urban, dönemin bu sosyal yapısını iyi değerlendirerek propaganda konuşmasında bu konuya şöyle değiniyordu. "Babalara, oğullara, yeğenlere hitap ediyorum. Eğer birisi sizin akrabanızdan birini öldürürse kendi kanınızdan olanın intikamını almazmıydınız Öyleyse efendimizin (İsa) ve din kardeşlerinizin intikamını öncelikle almalısınız." Diyordu. Böylece öç alma eylemine yeni bir anlam yükleyerek, aile kavramını da ırsi olmaktan çıkararak din kardeşliği üzerine bina ediyordu.

b) Ekonomik Nedenleri

Papazlar, Halka; İslam dünyasında fetihler yaparak zengin olacaklarını, İslam dünyasının her tarafında altın ve mücevher bulunduğu gibi ekonomik propagandalar da yaptılar. Bunun dışında, Feodal beylerin baskısından kurtulup özgür olmak, borçlular da borçlarından, mahkumlarda cezalarından kurtulmak imkanı nedeniyle bu seferlere katıldılar. Bunun dışındaki diğer nedenler de, İpek ve Baharat yollarını korumak. Zengin toprakları ele geçirmekti.

Öte yandan feodal düzenden kaynaklanan başka sıkıntılar vardı. İşsiz şövalyeler, kentleri ve köyleri yağmalıyor; nüfusun çoğunluğunu oluşturan toprağa bağımlı köylüler (serf), toprağı elinde tutan senyörlere karşı başkaldırmaya yatkın duruma geliyorlardı. 1094 yılında Avrupada sel felaketi ve arkasından salgın hastalıklar ile açlık baş gösterir. Ayrıca, bu dönemde Avrupada büyük bir nüfus patlaması da yaşanmıştı. Bu, Roma İmparatorluğunun yıkılışından bu yana sönen kentlerin canlanmasına, ticaretin ve sanayinin gelişmesine yol açtı.

X. yydan başlayarak İtalyan kentleri Akdenizdeki Müslüman üstünlüğünü tehdit edecek duruma geldiler. Ama, Doğunun ticaret yolları ve limanları Müslümanların elindeydi. Anadoludaki Türkler, İspanyada Murabıtlar, Avrupanın iki yakasını tutmuştu ve Avrupalıların dış ülkelere açılmasına izin vermiyorlardı.

Papazlar öylesine egzotik bir doğu tasviri yapmışlardı ki; hristiyan halkların gözünde sokaklarında süt ve bal akıyor, her tarfta altın ve gümüş bulunuyordu. Ayrıca, güzel doğu kızları da kendilerini bekliyordu. Bu hayal, fakir ve topraksız köylüleri etkilediği gibi, şövalyelerin de doğudaki sahipsiz geniş arazilerde prenslik kurma hayallerine kapılmasına yol açıyordu.

Avrupada tarım araçları hâlâ tahtaydı ve sulama sistemi bilinmiyordu. Fransa, Almaya ve Venedikin yıllık gelirleri, en küçük bir Türk beyliğinin gelirinden daha azdı. Avrupada ancak yedi devletin nüfusu 1 milyonu geçiyordu. Bunlar, Almanya, Fransa, İngiltere, Macaristan, Lehistan, Sicilya ve Bizanstı. Hiç birinin nüfus topamı 10 milyona yaklaşmazdı.