ERZURUM - "Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" sözüyle öğretmenliğin önemine dikkat çeken Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, öğretmenliğin önemine birçok konuşmasında yer verirken, öğretmenlere karşı takındığı tavırla verdiği değeri de göstermiş.
Çeşitli kaynaklardan yapılan derlemeye göre, tarih boyunca birçok lider ve komutan savaş alanlarında bile kendilerini yetiştiren kişileri yanlarından ayırmazken, onlara karşı gösterdikleri saygı ise örnek olacak nitelikte.
Atatürk sınıfa girince
Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını 24 Kasım 1928‘de kabul eden Atatürk, bir köy okuluna girince öğretmen kürsüsünü terk eder. Atatürk bunun üzerine, "Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz. Eğer izin verirseniz, biz de sizden faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir" ifadesiyle öğretmenlere verdiği önemi gösterir.
Sultan Mehmet benim, ama O benim hocamdır
Yaptığı fetih ile bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet, İstanbul fethi sonrası yanında Onu yetiştiren Akşemsettin ile birlikte şehre girince yol boyunca dizilmiş şehir halkı ellerindeki çiçek demetlerini padişaha sunmak için yaklaşır.
Beyaz sakalı ve duruşuyla Akşemseddin‘i padişah sanan halk, çiçekleri Ona sunmaya çalışırken, atını geri çeken Akşemsettin göz ucuyla Fatih Sultan Mehmet‘i gösterir.
Fatih Sultan Mehmet ise bunun üzerine, çiçeklerle kendisine doğru yürüyenlere, "Gidiniz çiçekleri gene ona veriniz. Sultan Mehmet benim, ama O benim hocamdır" ifadesiyle hocasına verdiği değerinin büyüklüğünü en iyi şekilde gösteriyor.
Yavuz un atının çamuru
Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi sonrası dönüşünde yanında hocası Anadolu Kazaskeri İbn-i Kemal de bulunmaktadır. Ordu ilerlerken bir ara çamurla kaplı bir sahadan geçilirken İbn-i Kemal‘in atının ayağı sürçer ve yerden sıçrayan çamurlar padişahın kaftanını kirletir.
Büyük alim İbn-i Kemal, başını önüne eğer ve endişeli gözlerle beklerken padişah "Hocam üzülmeyiniz. Sizin gibi bir alimin atının ayağından sıçrayan çamur bizim için bir ziynettir" ifadelerini kullandıktan sonra kaftanını çıkarıp "Vasiyetimdir, öldüğüm zaman bu kaftanı sandukamın üzerine sersinler" der.
Hocasına verdiği değeri gösteren Yavuz Sultan Selim‘in vasiyeti de yerine getirilir ve çamur sıçrayan kaftan, Yavuz Sultan Selim‘in sandukasına örtülür.





