Büyük Okyanus‘ta yaşayan deri sırtlı kaplumbağa saatte 35 km. (22 mil) hızla yüzebilir.
Bir timsah en fazla kaç kilometre yüzebilir?
4,5 m.‘lik bir deniz timsahı, Solomon Adaları‘ndan Kuzey Fiji Adaları‘na kadar 960 km (600 mil) boyunca açık denizde yüzmüştür.
Güney Avusturalya‘da yaşayan kaplan yılanı, 118 koyunu öldürecek kadar zehir taşır.
1955 yılında 5 m.‘lik Afrika kaya pitonu, 57 kg.‘lık bir antilopu yutmuştur.
Bilinen en eski kurbağagiller, 300 milyon yıl önce Grönland‘da yaşamış olan Ichthyostega‘lardır.
Çin‘de yaşayan dev semender, 1 m. boyunda ve 13 kg. ağırlığındadır. Bunların en büyüğü 50 yıl önce Güney Çin‘de yakalanan 1,5 m. boyundaki bir semenderdir.
En küçük kurbağagil, Küba‘da yaşayan ok zehiri kurbağasıdır. En büyükleri 8,5-12,5 mm. boyunda olurlar.
Bir erkek Japon dev semenderi, Amsterdam Hayvanat Bahçesi‘nin akvaryumunda 55 yıl yaşamıştır.
Malaya, Saravak ve Borneo‘da yaşayan süzümlen kurbağa, aralarında 30 m. uzaklık bulunan bir ağaçtan diğer bir ağaca havada süzülerek gidebilir.
Dünyanın en zehirli hayvanı Kolombiya ve Güney Amerika‘da yaşayan kokoi ok zehiri kurbağasıdır. Bunun zehirinden yalnızca 0,0001 gramının bir insanı öldürebileceği saptanmıştır.
Sürüngenlerin çoğu besinlerini gözleriyle bulurlar. Sürüngenlerin pek çoğu renkleri görebilir. Bu onlara böcek ve diğer hayvanları görmede yardım eder. Bazı sürüngenler renkleri ile karşı cinse kur yaparlar.
Bütün sürüngenler omurgalıdır. Hepsinin derisi pul ya da boynuzsu plaklarla kaplıdır. Çoğu sıcak ülkelerde yaşar, fakat soğuk yerlerde yaşayanları da vardır. Günümüzdeki sürüngenler dört gruba ayrılır: Yılan ve kertenkeleler; kaplumbağalar; timsahlar ve tuatara.
Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendinin baş ağrısı artarak sürer. Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya baslar. Başka doktorlar çağrılır... Osman Efendi Uşak‘ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder.
Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz. Ev halkı birbirine karışır, baş ağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendiyi İstanbul‘a götürmeye karar verirler. İstanbul‘da en iyi doktorlar seferber olur. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır... Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir. Oysa dayanması gittikçe zorlaşan baş ağrısı ve gözyaşları hayatı çekilmez hale getirmiştir. Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür. O devirde Amerika değil İsviçre moda, Zurih‘e gidilir. Haftalarca hastanede kalınır, onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır.
Osman Efendiye teşhis konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendiye ağrı kesici iğneler verilir, ülkesine dönüp "dinlenmesi", daha doğrusu son günlerini -evinde- geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, aile perişan. "Kader" denilir, Uşak‘a dönülür. Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar.
Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi Berber Mehmet çağrılır. Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler. Berber Mehmet bir an düşünür. "Beyim?" der, "Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın" Bir bakar, "Hah işte der. "Kıl dönmüş." Osman Efendinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman Efendinin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar.
Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir. Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır. Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir. Baş ağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet‘i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.





