Düzenli hale gelen Ankara Büromuzdaki sabah kahvaltısında

buluşmaların dünkü konuğu CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin idi. Büromuzun yeni

yerinde Ankara Temsilcimiz Mustafa Yılmaz ın başlattığı sabah kahvaltısında

buluşma toplantıları samimi sohbete vesile oluyor. Bu bakımdan buluşmanın

konuğu CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin olunca pek çok soru akla geldi.

Özelliklede CHP de başlatılan değişimin parti içi ve dışında yansımaları,

toplumda karşılık bulup bulmadığı sorusu ön plana çıkıyordu.

Tekin, bu konuda iyimser. Toplumun tüm kesimlerini

kucaklama yönünde atılan adımların yararlı olduğunu, olumlu gelişmelere yol

açtığını belirtirken, değişim yönünde atılan adımların parti içinde ve dışında

bazı eleştirilere de yol açtığına dikkat çekerek, bunları normal karşılamak

gerektiğini vurguluyordu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi genel seçimlerde

de bir ittifakın CHP nin gündeminde olup olmadığı sorumuzu, Böyle bir şey yok

şeklinde cevaplandırdı. Bu arada Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP ile ortaklaşa

çıkartılan Ekmeleddin İhsanoğlu nun Türkiye açısından özellikle dış politikada

yalnızlaşmış bir Türkiye için bir şans olabilecekken bu şansın kullanılamadığını

söyledi. Tekin, sohbet sırasında Türkiye üzerinde belli dış güçlerin projeler

uyguladığına dikkat çekti. Darbelerin de bu projelerin bir ürünü olarak gündeme

geldiğini hatırlattı.

Tekin, her iktidarın kendine göre yasal düzenlemelere

gitmesinin doğru olmadığına, tüm toplumu kucaklayan hak ve özgürlükleri esas

alan bir anayasa ve yasal düzenlemenin yapılması gerektiğine dikkat çekiyordu.

Özellikle son zamanlarda siyasilerin üslubunun çok sertleştiğine, bunun da

toplumda gerileme yol açtığını söylüyordu.

İktidar ve muhalefeti ile parti liderleri ve sözcülerinin

birbirlerine yönelik eleştiri ve iddialarını dile getirirken üslubun

sertleşmesinin seçim ortamını her gün biraz daha gerdiğini söylemeye bile gerek

yok sanıyorum.

Sohbet sırasında sıkça vurgulanan bir başka husus ise

toplumu başkalaştırma tavrının ülkeye zarar verdiği gerçeğiydi. Bunun için

hangi görüş ve inançta olursa olsun insanların bir araya gelmeleri,

birbirlerini tanıma ve anlamalarına ihtiyaç vardı. Bir araya gelişlerin

birbirlerini anlamaya zemin hazırlayabilmesi için yıllardan beri sürdürülen

alışkanlıkların sebep olduğu dışlayıcı, farklı olana tahammülsüzlüğün

giderilmesi gerekiyor. Dışlayıcı yaklaşım sebebiyle sakin bir şekilde

konuşmanın mümkün olmadığı, üslubun kısa zamanda sertleştiği de bir vakıa. Bu

durumun topluma ve yönetime uzun yıllar hâkim olan toplumu değiştirme

dayatmasının bir sonucu olduğu, bu alışkanlığın değişmesi gerektiğinde ihtilaf

olmamakla birlikte bunun nasıl sağlanacağı hususunda ortaya farklı görüşler

çıkıyor. Kaldı ki, toplumun belli bir kesiminde hâkim olan herkes benim gibi

düşünsün, benim gibi inansın anlayışı tahammülsüzlüğü gündeme getiriyor. Bu

bakımdan iş gelip insanların inançlarına müdahale etmeyi engelleyen, bir arada

barış içinde yaşamanın ilk şartı olarak farklı olana tahammül kültürünün

yerleşmesinin sanıldığı kadar kolay olmadığı da bir vakıa. Bunun için samimi ve

inandırıcı adımlara ihtiyaç var.