Fetih, “açmak” anlamında... Kilitli gönüllerin İslâm’a açılması... Bir yeri ve orada yaşayanları; bulundukları karanlık dehlizlerden hak ve hakikate çıkarmak demektir. Fetih, sevgi ve hoşgörüdür. Bütün insanlığın huzur ve mutluluğunu istemektir. Bütün insanlık Rabbini tanısın, huzur ve mutluluk içinde yaşasın ve cennete girsin niyetiyle çalışmak ve “sevgi medeniyeti”ni kurmaktır.
Fetih, bir aydınlıktır. İnsanlığın barış ve huzurunun önündeki engelleri kaldırmaktır. En büyük nimet olan “İslâm nimeti”ni bütün insanlığa ulaştırmak anlayışıdır.
Fetih, bütün insanlığa iyilik ve mutluluk getirmektir. İstanbul’un Fethi, karanlık bir çağı kapatıp yepyeni bir çağ açması hasebiyle tüm dünyaya nüfuz eden manevi, fikri ve sosyal bir açılım olmaktadır.
İşgal ise, fethin tam zıddıdır. Çünkü işgalde öldürme, soykırım, sömürme, baskı, zorbalık, zulüm, işkence ve intikam duygusu vardır.
Fethi işgal yani; askeri bir zafer olmaktan ayıran nedir
Fetih bir yeri ve orda yaşayanları; bulundukları derin ve karanlık kuyulardan hak ve hakikate çıkarmaktır. Aydınlığa, huzura, adalete ve insanlık imkanlarına kavuşturmaktır. İstanbul’un fethi ile de karanlık zalim emperyalist, köleci, ahlaksız, cahil toplum sistemi gitmiş; hürriyet, adalet, birlik, ahlak ve gelişmeyi sağlayan bir sistem gelmiştir. Bunun yanında kana susayan barbarların zaferleri ise, insanlığa hep felâket getirmiştir. İşte İskender’in istilâları, işte Moğolların beldeler yıkan, ocaklar söndüren işgalleri ve işte Timur’un zaferleri!
İstanbul’un fethi ile birlikte yıllardır; zulüm, ahlaksızlık ve soygunculuğun pençesinde inleyen insanlara huzur, adalet ve mutluluk yolu açılmış oldu. İstanbul’a giren Osmanlı askerleri çiçeklerle karşılanmış ve halk her türlü çirkinliğin sembolü haline gelen ‘Bizans külâhı’ yerine İslam’ın adaletinin simgesi olan ‘Osmanlı sarığı’nı büyük bir açık gönüllülükle kabullenmişti.
Fatih şehre giren ordusuna söylediği: “Zinhar çocukları, din adamlarını, sizinle savaşmayan ihtiyarları öldürmeyin. Kadınlara dokunmayın. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin size lâyık gördüğü şerefin ehli olasınız” sözleri bir fatihle işgalci arasındaki en açık göstergedir. Bununla da kalmayan Fatih, Tıpkı Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin, Mekke-i Mükerreme’nin fethinden sonra: “Bize ne ceza verecek ” diye bekleşen halka:
- Bu gün kınama günü değil, hepiniz hürsünüz! buyurması ve kutlu beldenin valiliğini biraz önce kendisine diş bileyen Attâb İbn Esid’e vermesi gibi, İstanbul’un fethinden sonra halka: “Her hususta serbest olduklarını, isterlerse camilerin duvarına bitişik kilise yapabileceklerini” ilân etmiş olması O’nun yolunda yürüdüğünü ispat ediyordu.
Fethin bir boyutu da imar etmektir. İstanbul’un fethiyle harabe halinde devralınmış olan şehir kısa zamanda yeniden onarıldı ve Yahya Kemal’e ‘Aziz İstanbul’, Necip Fazıl’a da ‘İstanbul’ şiirini yazdıracak hale getirildi. Kadıköy’üne ‘körler ülkesi’ adını verecek kadar kör olanlardan kurtarılan şehir yeniden planlanarak ilim, kültür, sanat ve medeniyet merkezi haline getirildi.
İstanbul’un Fethiyle sadece bu topraklar üzerinde yaşayan insanların değil, Avrupa’da ve o günün dünyasında yaşayan insanların hayatlarında muazzam bir açılım meydana gelmiştir. Sultan Fatih’in havan topları, Bizans surlarını yıktığı gibi, Avrupa’da şatolara sığınarak halkın emeği ve teri üzerinde saltanat süren feodallerin duvarlarını da yıkmıştır. 21 yaşında iken Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin övgüsüne ve müjdesine mahzar olan Fatih Sultan Mehmet Han’ın, İstanbul’u fethederek gerçek fethin ne demek olduğunu bütün dünyaya öğretmiştir.
İstanbul’un fethi, dünyanın sayılı hadiselerinden birisidir. Onunla Ortaçağ kapanmış, Yeniçağ açılmıştır. Asırlardır cehalet denizinde boğulan ve kapkara bir taassup içinde inim inim inleyen Avrupa, bu fethin ışığı sayesinde Ortaçağ karanlığından kurtulabilmiştir. Bu muazzam fetih hareketini tam anlayabilmek için İslâm dininde cihada verilen önemi, müslümanların cihad ruhunu ve İstanbul’u fethedebilmek için nasıl bir “Fetih Aşkı”na tutulduklarını iyi bilmek gerekir.