İÖ: Üçüncü olarak, Merkez Bankası nın faiz ilgisi enflasyonla alakalı. "Enflasyonu yükselten unsurlar eğer faiz silahı ile dizginlenebilecek türden ise gereğini yaparım." diyor. Yani Merkez Bankası faiz artırarak enflasyonu kontrol ediyor, başka değişkenlerin de yardımıyla enflasyon düşünce de faizi düşürme şansı oluyor. Dikkat edelim, faiz aracı ile enflasyon düşürülmez, ancak çıkmasına engel olunabilir. Bu da her zaman mümkün değil ve bedeli ağır. Yine de yeri geldiğinde bu bedele katlanmak gerekir.

RNE: Merkez Bankası nın faizi yükseltmesi ne demektir Devletin daha fazla faiz vermesi, piyasaya daha fazla para sürmesi demektir. Tam istihdamdan sonra veya dengesiz para sürme enflasyon demektir. Yüksek faiz yüksek enflasyon demektir. Yok, krediden çok faiz alırım diyorsa, piyasadan para çekiyor demektir. Bu da eğer tam istihdam sağlanmadan yapılırsa, kayıt dışı ekonomi doğurur ve faizleri büyüterek maliyetleri daha da artırır, yine enflasyona sebep olur. Nitekim Türkiye de olan da işte budur.

***

İÖ: Hepsini bir arada ifade edersek, bir ülkede faizin düzeyini enflasyon, çeşitli kategorilerdeki risk primi (cari açık, siyasî belirsizlik vs.) ve finansman ihtiyacı (tasarruf-yatırım açığı) belirliyor. Bunlar iyileşirse faiz düşer, bunlar kötüleşirse de faiz artar.

RNE: Çağımız dünyasında kredisiz bir ekonomi olamaz. Kredi faizle düzenlenirse sağlıksızdır, hastalıklıdır, dengesizdir, tekele gider ve ekonomi kendi kendisini yer, bitirir, yok eder. Enflasyondan fazla faiz vermek durumundasınız; faiz de enflasyonu doğurur. Dolaysıyla "faizli ekonomi" dengesiz bir ekonomidir. Devlet faizi sıfırlar, yeteri kadar emeğe faizsiz kredi verirse, enflasyon kendiliğinden sıfırlanır veya sıfırlanmazsa da zararlı olmaz.

***

İÖ: 2002-2005 teki olumlu dış konjonktür ve makro ekonomik düzelme sebebiyle bu unsurlar (cari açığa rağmen) düzelince faizler düştü.

RNE: Hayır, sayın yazar, hayır, faizler düşmedi. Enflasyonist politikaların dünya sömürü ekonomisi için çıkar olmadığını gören sömürü sermayesi dünyada yeni ekonomi sistemini uyguluyor. Sömürü sermayesi "para darlığı" ile ülkelerin ekonomilerine hakim olmak istemektedir. Kayıt dışı ekonomilerde istikrar halk ekonomisini geliştirir. Sömürü sermayesi bunu bilmiyordu. Şimdi bunun böyle olduğunu gördü, buna karşı ne yapacağını planlıyor...

***

İÖ: 2006-2008 de ortam kötüleşince faiz de artmaya başladı. Kısaca mevcut yasal ortamda Merkez Bankası nın faizle ilgili durduğu yer, gelişmelere en uygun tepkiyi vermek.

RNE: Son iki yıldır sömürü sermayesi denediği "enflasyonsuz ekonomi politikası"nın başarılı olmadığını gördü. Şimdi ekonomik ve siyasi krizler üretiyor, ekonomik ve siyasi krizlerle ülke ekonomilerini çökertmeye çalışıyor. Şimdilik başaramamıştır, başaramayacaktır. Çünkü artık ekonomi "reel ekonomi"den "yaygın halk ekonomisi"ne doğru gitmektedir. Dünya değişiyor, artık Yahudi sermayesi de küresel tekel sermayeden uzaklaşıyor...

***

Bir yazar (Hasan Cemal) geçenlerde Başbakan Erdoğan ın dikkatine: Sorunlar yine birikiyor! başlıklı bir yazı yazdı ve sonunu şöyle bağladı: "Ve sıkıldığım bir şey var. Bazı konular hiç tükenmiyor. Türban sorunuydu, 301 di, Alevi sorunuydu, AB reformlarıydı, Kürt sorunuydu, Ermeni sorunuydu... Şimdi bir de başımıza çıkan Merkez Bankası nın İstanbul a taşınması... Hep aynı şeyler, temcit pilavı gibi. Bazen boğulur gibi oluyorum. Konuş yaz, konuş yaz. Değişmiyor.  Et çürütülüyor, o kadar. Bir zamanlar da böyleydi, sorunlar çözülmez birikirdi, mesela 1990 lı yıllarda... Başbakan Erdoğan ın dikkatine!" Aynen öyle, sorunlar çözüme kavuşturulmadıkça yaz babam yaz, yaz babam yaz; ama değişen bir şey yok!..

(FAİZ olayını anlamaya yarın da devam edeceğiz )