Milli Gazete, bir yandan Bab-ı Âli de hüner ve
marifetleriyle nam salmış, cambaz, diğer yandan, değneğiyle şapkadan tavşan
çıkartan hokkabaz anlayışının revaçta olduğu, dayatmacı zihniyet
hükümranlığının kendilerinden menkul, sözde Sadaret Mührü nün en belirleyici
unsuru olarak tanımlanan, dediğim dedik güç odaklı Bab-ı Âli Yokuşu namıyla
maruf, nam-ı diğer; boyalı basın dünyası karşısında, zulme ve haksızlığa
karşı her daim hakkı savunan, dik ve ilkeli duruşuyla herkese gerçek manada
şapka çıkartan hakkı üstün tutan sessiz yığınların 12 Ocak 1973 teki ayak
sesidir.
Milli Gazete, hakikati aramak, hakkı haykırmak
sevdasında, fedakârlığı, sabır ve tahammülü benimsemiş, fikri zulme, zorluk ve
baskılara karşı Hakkı üstün tutan
anlayışı kendisine şiar edinmiş, kırk iki yıl boyunca ortaya koyduğu gerçekleri
vazederek gerçek manadaki rüçhanını tanıtmış, fikir âlemi üzerinde en
ziyadesiyle haklı bir duruş sergilemeye devam edegelmiştir.
Milli Gazete, kalın çizgilerle ortaya koyduğu ilkeli
yayın felsefesi ile her kesimin ziyasına koştuğu, hak ve adaletin buluşma ve
kesişme noktası olmuştur.
Türkiye de, karaltı içinde yıllardan beri gerçekleri
arayan, aydınlık geleceklerini beyinlerinde çizmeye çalışan mazlum insanların
büyük bir özlemle (iştiyakla) bekledikleri yâr olan Milli Gazete, ilk günkü
heyecanla İslam coğrafyasını kasıp kavuran sorunlar zincirinin tutsağı tüm
mazlumların aydınlık halkası olmaya devam etmektedir. Başörtülü öğrenciler için
üniversiteler birer cezaevi (mahbes) duvarına dönüştürülürken, onlar için bir
hayır ve salâh vesilesi olabilmek için hep en önde meşale olan yine Milli
Gazete olmuştur.
Milli Gazete, Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile özdeş bir
gazetedir. Erbakan sız bir Milli Gazete veya Milli Gazete siz bir Erbakan
düşünmek mümkün mü O, her sabah gayet müsterih bir ruhla Milli Gazete üzerinde
gözlerini manidar bakışlarla gezdirirken, adeta onun ruhuna vurgun bir şevkle
ve manen huzur dolu bir kalp ile sanki milletin nabzını ölçüyor hissi
uyandırıyordu insanda. Şunu da ifade etmek gerekir ki; Milli Gazete, Erbakan ın
enîs ül celisi (cana en yakın dost) idi.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan ın sayısız önemli toplantı ve
özel görüşmelerinde özellikle İslam dünyasını ilgilendiren pek mühim konular
görüşülürken, konuyu bir şekilde mutlaka Milli Gazete ye getirip, karşısında
oturan kişinin ruhunu sarsan cümlelerle, bu gazetenin farkındalığının ortaya
koyması ve neşriyatının önemini aktarması, o sakin denizi bir anda kabartması
ve kasırgalara dönüştürmesini cümlelerle ifade etmek gayri kabilidir.
Erbakan ın Milli Gazete konusundaki fikirleri, Bursalı
Nazif Efendi nin, Çanakkale Savaşı için söylediği; Düşmanımızın gözlerini
kamaştıran, topumuzun, tüfeğimizin barutundan çıkan ateşi değil, iman
ateşimizdir ifadesiyle büyük benzerlik arz etmektedir.
Anadolu nun yanık bağrından süzülüp gelen ve 12 Ocak 1973
tarihinde Milli Gazete nin neşriyatına ayak basmasına vesile olan başta Prof.
Dr. Necmettin Erbakan olmak üzere, ilk günden günümüze kadar emek veren tüm
Milli Gazete mensuplarına şükran borcumuz var.
Şu anda bile sanki hâlâ meftun meftun Milli Gazete yi
süzüyor gibi geliyor bize. Ezcümle, Hocamızın emaneti, emin ellerde ve her gün
gücüne güç katarak bir aile olmanın sorumluluk bilinciyle, yarınlara emin
adımlarla ilerlemesini sürdürmeye devam ediyor.