Ülkemizde bir kere daha Anayasa değişikliği gündemde. İdareciler, bu hususta görüşü olanların bu görüşleri açık yüreklilikle dile getirmelerini istiyor. Onlar istemese de biz görüşümüzü dile getireceğiz. Zira Anayasa demek, hayatımızın her safhasını tanzim eden temel hukuk sistemi demek. Böyle mühim bir konuda görüş belirtmeyip de ne yapacağız? Şimdi konuşmazsak, iş işten geçtikten sonra bağırıp çağırmanın ne faydası var. Madem öyle, bu hayâtî mevzuda “Bismillah” diyerek görüşümüzü beyan etmeye başlayalım.
Şu anda yeryüzünde mevcut olan devletlerinin idaresine yön veren muhtelif sistemler var. Adları farklı farklı olsa da, bu sistemlerin çeşidi düzinelerle ifade edilse de, aslında yeryüzünde insanoğlunun var oluşundan itibaren iki temel sistem var: 1) İlâhî Sistem, 2) Beşerî Sistem…
İlâhî Sistem: Bunun adına kısaca İslâmiyet de diyebiliriz. Zira Allah katında sistemin, yani dinin adı tektir, onun adı da İslâmiyet’tir. AllahuAzimüşşan, insanların yaşayışı ve idaresi için de kanunlar koymuştur ve bu kanunları Peygamberleri vasıtasıyla insanlara bildirmiştir. Bu kanunların belirtildiği kitaplara, “Suhûf” ve “Kitap” denilir. Bunlar o devirler için birer “Anayasa” mahiyetindedir. Cenab-ı Hak, 124 bin Peygamber göndermiştir. Suhûflarınyekün adedi 100, kitapların adedi ise 4’tür. Bu suhufların, yani sayfaların sayısının ve hangi Peygamberlere verildiğinin listesi şöyledir: Hz. Âdem Aleyhisselâma 10 suhûf, Hz. ŞitAleyhisselâma 50 suhûf, Hz. İdris Aleyhisselâma 30 Suhuf, Hz. İbrahim Aleyhisselâma 10 suhuf… Dört kitap ise şu peygamberlere verilmiştir: 1) Tevrat, Hz. Musa Aleyhisselâma; 2) Zebûr, Hz. Davud Aleyhisselama; 3) İncil, Hz. İsâAleyhisselâma; 4) Kur’ân-ı Kerim, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed AleyhisselâtüVesselema…
Cenab-ı Hakkın iki çeşit kanunu vardır. 1) Kâinatta câri olan kanunu. Yani zerreden şemse, vücuttaki hücrelerden, kanın içerisindeki alyuvarlara ve akyuvarlara kadar, elhasıl bütün mevcudatın işleyişini tanzim eden kanunlar. Buna “Tekvinî kanunlar” demekteyiz. 2) Bir de insanın ef’al-i ihtiyariyesini tanzim eden kanunları var. Doğumdan ölüme, evlilikten miras hukukuna, devlet idaresinden cihad yapmaya kadar insanın yaşayışının her safhasını tanzim eden kanunlar… AllahuTeâlânınTekvininî kanunlarını, ilim adamları keşfetmeye devam ediyor. Cenab-ı Hak Tekliflî kanunlarını ise Mukaddes Kitaplarında beyan buyurmuştur. En son Peygamber Efendimize (asm) vahyettiği Kur’an-ı Kerim ile bu kanunların en temellerini beyan buyurmuştur. Bu bakımdan İslâm devletleri tarih boyunca Kur’an-ı Kerim’i “Anayasa” olarak kabul etmişlerdir. AllahuAzimüşşan kanunlarının bir kısmını da Son Peygamberi (asm) vasıtasıyla açıklamıştır. Eti yenen ve yenmeyen hayvanlardan tutun, mirasın nasıl taksim edileceğine, devlet idaresinin en ince ayrıntısına, miras hukukuna varıncaya kadar binlerce hüküm de Sünnet-i Seniyye vasıtasıyla beyan buyrulmuştur. Bu bakımdan hadis-i şeriflere “Vahy-i Zımnî” denilir.
Allahu Teâlâ kendisinin va’zettiği kanunlara zerre kadar müdahale edilmesini istemez. Buna dair Zenbilli Ali Efendi’nin Kanûnî Sultan Süleyman ile olan kıssası meşhurdur. Sultan Süleyman, su kemerleri, kanallar yaptırarak bin bir zahmetle İstanbul’a su getirtmiştir. Bunu nasıl bulduğunu sorması üzerine Zenbilli Ali Efendi, Avrupa’dan kanunlar almasını kastederek şu cevabı vermiştir: “Hünkârım öyle bir b.ksıçtınız ki, bunu değil bu çeşmeler, bunun gibi kırk çeşme de temizleyemez.”
Hz. Âdem Aleyhisselam’dan geçen asra kadar, İslâm devletleri ve Müslümanlar Allah’ın koymuş olduğu Teklifî kanunları kabul etmişlerdir. Gerçekçi bir tespit yapmak gerekirse, şu anda yeryüzünde hüve hüvesine Allah’ın kanunlarını kabul eden bir ülke kalmamıştır.
Beşerî Sisteme gelince: Allah’ın kanunlarını kabul etmeyip de, “Biz kendimizi, kendimizin koyduğu kanunlarla idare edeceğiz” denilen sisteme de –adı ne olursa olsun- “Beşerî Sistem” denilir. Dün olduğu gibi bugün de aslında yeryüzünde işte bu iki sistem gündemdedir.