MODERN anlayışın batıdan doğuya, kuzeyden güneye her
şeyin belirleyicisi olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu anlayış dünyada yaşayan
bütün insanlar arasındaki kültürel farkı sıfıra indirmeyi amaçlıyor.
Özellikle kadının varlık gösterdiği bütün alanlarda
küresel bir benzerlik var. Müslüman kadının modernleşmesinin erkekle yarışmak
anlamına geldiği tartışılıyor. Kadın hakları tartışılırken, seküler kadın
kimliği ile Müslüman kadın kimliği ayrımı belirsiz bir düzlemde ilerliyor.
Küresel benzeşme eğiliminde kadın haklarını savunan bir
ana akım var. Kadının nerede duracağına bu yaklaşım karar veriyor. Modern
dönüşüm sürecindeki kadınlar bu çizgiye ayak uydurmada istekliler. Sürece dâhil
olmayan farklı kültürler ise alternatif bir dil geliştiremediler. Kendi
referansları ile bu başkalaşmaya karşı yeterince direnemedikleri gözleniyor.
Kadına yapılan özgürlük daveti, önemli bir psikolojik
savaşın aracı oldu. Yeterince modernleşememiş ülkeler bu baskının
kıskacındadır. Din ve gelenek, kadının sosyal ve bireysel rolü üzerinde
modernizm kadar etkili değil.
Kadın ve özgürlük Bu iki kavramın buluştuğu her yerde
birbirine benzer talepler sıralanıyor. Artık kültür farkına bakılmaksızın
kadınlar kendi coğrafyalarından seslerini yükseltiyorlar. Temel referanslara
yeterince bir vurguya rastlanmıyor.
Küresel güç medeniyetinde, her türlü özgürlük savunulur.
Kadının giyimine sıra geldiğinde görünürlük esastır. Modern olmayan kadınların
kıyafetleri ile zihinleri arasında bağ kurulur. Mesela Afgan kadınlarının
kıyafetleri, tutucu bir özgürlük paradigmasıyla yargılanır. Kıyafetin onların tercihi olabileceği,
örtünmenin de özgürlük olabileceği, tartışılmadan infaz edilir.
Geniş konsensüs sağlanan modern kadın rolüne karşı
eleştiriler, oldukça zayıf kalmakta ve seslerini yükseltenler bağnazlıkla
suçlanmakta. Kültür ve dinin kadına dair kırmızı çizgileri, aynı kültürün kadınları tarafından yorumlanarak
aşılmaktadır. İlkesel metinler yorumlandığı gibi, haksızlığın sorumluluğu,
yapılan atıflarla erkeğe indirgenmektedir. Kadınla ilgili bir konu gündeme
geldiğinde, ardından erkek tutumu
yargılanmaktadır. Kadınların hak talepleri gündeme geldiğinde erkeğe yönelik
bir olumsuz atıf hemen gündeme gelmekte.
Modern anlayışın kadına bakışına karşı etkili bir dil geliştirmeli.
Kadın üzerinde yapılan projeler gündeme gelmekte ancak bu yönde adımlar cılız
kalmakta.
Bugün kadın özgürlüğü deyiminden öte, kadının
üstleneceği kültürel birikim örneklerini
tarihten bugüne taşıma gereği var. Sadece özgürlük düşüncesi modern bir
icattır. Toplumsal değişime katkı sağlayacak ifadeler, daha çok dillendirilmelidir.
FATIMA NIN EVİ
ALİ ve Fatıma Medine dışındaki evlerinde, dünyadan ve
günlük hayattan uzak yaşamaktadır. Kuba köyünde, Medine nin sekiz km.
güneyinde, Kuba Mescidi nin yanında. Burası Peygamberin hicret sırasında
Medine ye girmeden önce bir hafta kaldığı ve Peygamberden üç gün sonra
Mekke den çıkan Ali nin Peygambere ulaştığı yerdir. Sonra Peygamber buradan ilk
kez Medine ye girme emri vermiş, özgür İslam burada bina edilmiş, halkın ve
Allah ın evi olan mescidi burada inşa edilmiş ve tarih burada yazılmaya
başlanmıştır. Ne tuhaf bir rastlantıdır ki Ali ve Fatıma yeniden Medine den
Kuba ya gidip, ilk İslam mescidi olan Kuba Mescidi nin yanında bir müddet
kalıyorlar. Ehlibeyt olan yuvalarını burada temellendiriyorlar
Sonra şehre dönüyorlar ve Peygamber mescidinde, duvarı
Peygamberin duvarına ve penceresi Peygamberin penceresine bakan bir ev
yapıyorlar.
Fatıma nın evinde mutfak var mıydı, elbette yoktu. Fakat
O nun evinde her misafir tok çıkardı.
VE KADIN
İNSANOĞLUNU YÜKLENDİ
ADEM DEN sonra bütün insanlar bir kadın tarafından
dünyaya geldi. Hamilenin Türkçesi taşıyıcıdır. Kadının taşıdığı yük mükerrem
varlık insandır. Her kadın ve erkek bir kadından dünyaya gelir. Onlardan biri
Hz. Peygamber dir; çileli bir dünyaya gözlerini açmış ve ilk karşılaştığı
babasının ölümü olmuştur.
Meryem İsa yı yüklendi. Bir kadının başına gelebilecek en
büyük imtihanı yaşadı. Bir yanda iffet timsali öte yanda kocasız çocuk doğurma
imtihanı.
Hacer kadın, peygamberler soyunun atası İsmail i
yüklendi. Bu şerefli misafir dünyaya geldiğinde Hacer kadına yüklenen
imtihanlar peş peşe sırlandı. Çölde yapayalnız ve her hayra muhtaçtı. Görünürde
aldığı nefesten başka bir nimet bulamadı. Çevresine bakındı, kerem sahibi minik
bebeği için iki tepe arasını şuursuzca arşınladı. Nasıl bir aşk, ne yüksek bir
şuur ki Rabbinin sevgisini kazandı. Öyle ki bastığı her adım milyarlarca kez
taklit edilecekti kıyamete değin. Hac ve umre için bir menasik oldu bu yürüyüş.
Hacer kadın iki peygamber arasında sınandı; kocası İbrahim le oğlu İsmail in
risalet imtihanını paylaştı.
Kadın kendine özgü bir yürüyüşü vardır. Ona model
olacak yürüyüşü Meryem den, Hatice den Hacer den almıştır. Taşıyıcı olmak onun
fıtratına yüklenmiştir. Meryem gibi yüklenir Hacer gibi onu yaşatmaya çalışır.
Hatice nin Fatma sı gibi yetişir.
Hacer, Meryem, Hatice ve Fatma adları hâlâ yaşatılıyor.
Her biri kendi hikâyesinde sınanıyor. Hiç birinin imtihanı bu soylu
kadınlarınki gibi değil. Çünkü en büyük belalara muhatap olan peygamberlerin
yakınları onlar.
Bugünün hanımefendilerin yüklendiği öncekilerin taşıdığı
türden değil. Kırılgan ve yakınan bir duruş var. Yüklendiği çocuğu kolay
yoldan, sezaryenle dünyaya getiren ve yetiştirmekten çok büyüten anneler var
şimdi. Onların ilk örneklerden öğrenecekleri var.