DÜNYA küçük deniyor ama Bazı yerlerde yaşanan olaylar

büyüklüğü oranında gündem oluşturmuyor, sanırım. Bunda uzaklık ve yetersiz bilgi

akışının da rolü olmalı. Belki başka sebeplerin de. Evet, Doğu Türkistan da,

son 65 sene içinde, 35 milyon insan katliama tabi tutulmuş. Dile kolay, 35

milyon can. Katliamlar hâlâ durmuş değil. Müslüman kardeşleri olarak bu

insanlara karşı da ciddi sorumluluğumuz olmalı.

Doğu Türkistan Orta Asya nın göbeğinde bir ülke!

Çevresinde Rusya, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Keşmir, Çin,

Tibet gibi ülkeler var. Nüfusu 40 milyon civarında. Yüzölçümü 1.828.418

kilometrekare. Başkenti Urumçi. Halkın büyük çoğunluğu Müslüman! Taoizm,

Budizm, Hıristiyanlık da mensubu bulunan dinler arasında.

Doğu Türkistan ın gözü Müslümanlıkta! 1933 te Kaşgar

merkezli Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti ni kurmuşlar. Güçlü komşuları

hazmedememiş halkın bu tercihini. Rusya ya kan kusturan Stalin ile Çin

kuvvetleri, birlikte hareket ederek, daha gelişme fırsatı bulamadan kaynağında

boğmuşlar bu güzel oluşumu.

1949 da Çin in kontrolüne geçmiş bu güzel ülke. Çin in

insafına terk edilmiş o güler yüzlü insanlar. 65 yıldır çektiklerini bir Allah

biliyor, bir de kendileri. Her sene ortalama yarım milyondan fazla insan

katliama uğruyor burada. Sadece 1958- 1960 yıllarında katledilen insan sayısı 6

milyon 800 bin. Buna can dayanacak gibi değil.

İçlerinden, İsa Yusuf Alptekin gibi büyük liderler de

çıkmış ama yine de dinmemiş katliamlar. Onlara da göz açtırmamışlar. İnsanların

acımasızca öldürülmesi karşısında, hiç de mi insaf ve insanlık duygusu kalmamış

bu zalimlerde, diyerek şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Zulmün boyutu o noktaya

ulaşmış ki, işkenceye uğrayanlara bakabilmek bile cesaret işi.

BÖYLE CANİLİK GÖRÜLMEDİ

Acımasızlığın hangi boyutta olduğunu düşünebiliyor

musunuz Çin de öylesine gaddar insanlar var ki, dilsiz masum hayvanların diri

diri derisini yüzmek, onlar için bir eğlence(!) aracı. Bu görüntüler internette

de var. Dünyada neler oluyor görüyor musunuz Bu vahşete can mı dayanır

İnsanlık, Doğu Türkistan da yaşananlara ne zamana kadar seyirci kalacak

İHH, Doğu Türkistan la ilgili ciddi bir rapor hazırlamış.

Orada yaşanan insanlık dışı dram şu sözlerle yansımış rapora:

Doğu Türkistanlılar şimdi Kur an okuduklarında dayak

yiyor, Kur an öğrenmek istediklerinde hapse giriyorlar. Daha doğmadan

yasaklarla karşılaşıyorlar. Eğer devlet tarafından fazlalık olarak addedilirlerse

annelerinin karınlarından zorla çıkartılıp öldürülüyorlar. Kendi dillerini,

kendi tarihlerini öğrenme hakları yok. İstedikleri üniversiteye girmek,

istedikleri işte çalışmak onlar için hayalden de öte. Hayatlarının her

aşamasında kimlikleri soruluyor onlara; aidiyetleri sorgulanıyor.

 Hak aramanın

bedeli zulüm, işkence, hapis veya ölüm! İşkence ve hapisten sonra eve gelme

şansını yakalayanlar bir daha normal hayata dönemiyor. Çünkü fiziksel ve

psikolojik olarak insan tahammülünün üzerinde acılara maruz kalıyorlar. İnsanın

bu derece canileşebileceğini düşünmek bile istemiyor insan. Ama gerçekler de

ortada.

Doğu Türkistanlılar, vicdandan nasibini alamamış

Çinlilerin insafına bırakmamalı. Dünya, bu insanlar için mutlaka, ama mutlaka

bir şeyler yapmalı.

NİMET ÇOK, ADİL DÜZEN YOK

Eylül ayı başında, mazlum milletlerin haklarının teslim

edilmesi amacıyla Bosna da Avrasya Hukuk Kurultayı toplandı. 35 ülkeden

katılımın sağlandığı toplantıya Türkiye den Saadet Partisi İzmir İl Başkanı

kıymetli dostum Av. Bayram Sakartepe de katıldı. Toplantıdaki sunumlardan

hareketle şu bilgileri nakletti bana:

Doğu Türkistan da camiye gidebilecekler için

talimatnameler yayınlanmış. Komünist Partisi yöneticileri 18 yaşından küçükler,

kadın, işçi, memur ve öğrencilere camilere giriş yasağı getirmişler. Oruç

tutanlar cezalandırılıyor. Hem de ne ceza! Bir kadının doğum yapması Çinlilerin

iznine bağlı. 2. doğuma kesinlikle izin verilmiyor. Topuktan yaptıkları iğne

ile Müslümanları kısırlaştırıyorlar. Her fırsatta bu ülkeye Çinli nüfus

yerleştirilmeye çalışıyorlar. Kısaca, soykırım ve asimilasyonun her çeşidi

uygulanıyor.

Doğu Türkistan da yaşananları öğrendikten sonra Hintli

âlim Hasan en-Nedvî nin Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti

adlı eserini hatırladım. Kurumsal ve uluslararası temsil anlamında

Müslümanların devrede olmayışının insanlığa ne büyük zarar verdiğini düşündüm.

İslâm Birliği nin olmazsa olmaz bir zaruret olduğunu daha iyi anladım.

18. 9. 2014 günü, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr.

Mustafa Kamalak, Malezya da Cemaat-i İslamî Partisi nin kongresine katıldı.

Burada yaptığı konuşmada, Vakit geciktikçe mazlum coğrafyalardaki katliamlar

artıyor diyerek İslâm dünyasını şöyle uyardı:

  Müslüman

kardeşlerimizin can güvenliği ve tüm insanların huzur ve saadeti için bir araya

gelip İslâm Birliği ni kurmak zorundayız. Irkçı küresel emperyalizmi

durdurabilmek, zalimlere diz çöktürebilmek için İslâm Birliği ni kurmamız

gerekmektedir. Dünyada herkese yetecek kadar yer de vardır, nimet de. Ancak

Adil Düzen yoktur. Adil Düzen i ancak Müslümanlar kurabilir.

Görev Müslümanlara düştüğüne göre, bu projeyi bir an önce

fiiliyata geçirmek gerekmez mi