Soru: Din ne demektir Nasıl doğmuştur Lüzumlu mudur İzah eder misiniz    

Cevap: Bismillâhirrahmânirrahîm.

Din kelimesi, lügatta: "Adet, durum, ceza, mükâfat, itaat, hesap" mânâlarına gelen deyn kökünden türemiş bir isimdir. Istılah (terim) mânâsı ise, Din: Akıl sahibi insanları, kendi tercih ve iradeleri, istek ve arzularıyla bizzat hayırlı olan şeylere götüren, onları dünyada salâha, ahirette de felâha sevkeden, Peygamberler tarafından tebliğ edilen ilâhî yani Allah tarafından konulmuş bir kanundur. Din, kaynağı itibariyle Allahü Teâlâ ya, tebliği itibariyle Peygamberlere, uygulanması bakımından da ümmete inbet edilir.

Dinin kurucusu Allah tır; bütün sahîh dinler Allah tan gelmiş ve safiyetlerini korudukları sürece yürürlükte kalmışlardır. İlk insan aynı zamanda ilk peygamberdir ve kendisine bildirilen din de tevhid dinidir. Allah ın varlığı, birliği, zat ve sıfatları açısında O nun mükemmelliğiyle nübüvvet ve ahiret inancı gibi temel itikadî prensipler (zarurat-ı diniyye), bütün ilahî dinlerde değişmez ilkeler olarak yer almışlardır. Bundan dolayı Hz. Adem den (AS) Hz. Muhammed (SAV) e kadar bütün peygamberlerin getirdiği hak dinlerin ortak adı İslâm dır. Ancak tarihin akışı içinde insanlar hak dinden uzaklaşmışlar ve beşerî zaat neticesinde dinde meydana gelen dejenerasyon sebebiyle Allah peygamberler göndererek insanları ya eski dinlerini aslî şekliyle öğrenip uygulamaya çağırmış veya yeni bir din ve şeriat göndermiştir. Bu bakımdan İslâm ın insan ve din telâkkisi hem biyolojistlerin ileri sürdüğü şekliyle insanın evrimi, hem de bazı dinler tarihi uzmanlarının savunduğu dinin evrimi (çok tanrılılıktan tek tanrılılığa doğru gelişen evrim) iddialarıyla bağdaşmaz. İnsan başlangıçta: "Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık" (20) ayet-i kerimesinde ifade edildiği üzere Allah tarafından "en güzel bir kıvamda" yaratılmıştır.

Hz. Adem (AS) den itibaren bütün insanlar, Allah tarafından gönderilen tevhid dininin esaslarını kavrayıp benimseyecek ve hayatlarını bu esaslara göre düzenleyecek seviyede zihnî, ruhî ve bedenî kapasiteye sahip kılınmıştır. Allah ın başlangıçtan beri bildirdiği dinin tevhid (hanif) dini olduğu ve onların bu dini benimsemeye yatkın bir fıtratta yaratıldığı belirtilmiştir.

Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor:

"(Resûlüm) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona çevir. Allah ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler" (21) ayet-i kerimede geçen  "Hanif" eğriliğe sapmaksızın doğru yoldan giden demektir. Terim olarak, İbrahim Peygamber in (AS) tevhid, yani "Allah ı bir tanıma dini" mânâsında kullanılır. Bir Allah a inanan kimseye de "hanif" denir.

Ebû Hureyre (RA) den rivayet edilen bir hadise göre, her çocuk, fıtrat üzere (tevhide meyilli) doğar; sonra ana-babası onu Yahudi, Hıristiyan veya mecusi yapar. (22) İşte bu ayette zikredilen "fıtrat", Allah ın insanları doğuştan "tek Allah inancı" yatkın ifade etmektedir. Binaenaleyh insanda hak dini benimseme temayülü fıtrîdir. Nitekim hanif kavramı "doğru dini benimsemeye yatkın" anlamını ifade etmektedir.

Ayrıca yukarıdaki ayet-i kerimede geçen "fıtratullah" tabiri "Allah ın dini" demektir ki o da İslâm ve tevhiddir. Gerek bu ayette ve gerekse daha birçok ayet ve hadise hak dinlerin ilahî kaynaklı olduğu ısrarla vurgulandığında İslâm âlimlerini din tariflerinin hepsinde "va zun ilahiyyün" (Allah tarafından konulmuş, ilahî kurum) kaydı özenle korunmuştur.

Evet din fikri beşeriyetle (insanlıkla) doğmuş ve beşeriyetle devam edecektir.