Bir garip memleket,
Halk, şeyhleri zengin eden bir saflıkta.
Nasıl oluyor da, şeyh ölünce yerine oğlu tahta oturuyor, sorgulamıyor,
Eskisi gibi en ehil mürid, posta oturamıyor.
Yetmedi şeyhten sonra ardında kalan çocukları mirası paylaşamıyor.
Ticari konular kardeşi kardeşe düşürüyor.
Artık tarikatlar holdingleşmiş.
Arazi, emlak, mal mülk, nakit zenginidir tarikatlar,
Şirketler, medya organları, TV kanalları, radyolar, gayrimenkuller bir türlü bölüşülemiyor.Formun Altı
Yoksul müritler, şeyhlerinin şahsi varlığını artırmaya gayretlidir,
Dergâhlarda kışlık patates soğan satarlar,
Tarikat marketlerine müşteri olmakla kalmaz, halkı da oraya taşırlar.
Kadınlar daha çok yorulur, kermesler hazırlar, pastalar börekler yaparlar.
Hepsi kendi şeyhinin daha fazla zenginleşmesi için can siperane çalışır.
Ne ki her zaman zengin mürid daha değerlidir diğerlerinden.
Onun yapacağı bağış daha büyük olur sanılır.
Fakat bu çoğu zaman doğru olmaz.
Fakat şeyh ölünce ayrışma o kadar büyür ki,Formun Altı
Kameralar önünde Menzil tarikatı miras kavgası yapar,
“Bazı dergâh ve külliyelerin ölen şeyhin büyük oğluna bağlı cemaat mensuplarına kullandırılmama” iddiaları dile getirilir.
İki kardeşine muhalif olan oğul; “Mescitler, dergâhlar, vakıflar, medreseler ve bunlara ait malların yönetimi mahallindeki sofi çoğunluğa aittir. Bu varlıkların yönetimi kimsenin inhisarında değildir.”
Diğer iki kardeş te kendilerini hedef alan bu açıklamaya cevap olarak;
“S. Vakfı malları, mülkleri, medreseleri, eşyaları, paraları üzerinde yetkili kişiler dışında kimsenin tasarruf hakkı yoktur.”
Büyük oğlun kurduğu vakıf, müritlerine; dergâhlarda artık para toplanmayacağı talimatını verir.
Son olarak büyük oğul, “Babamın şahsi terekesi bellidir, varisleri bellidir, payları da bellidir. Burada ihtilaf edilecek bir husus yoktur. Ama ümmetin şartlı bağışlarının tayininde aramızda ihtilaf vardır. Varlıkların ümmetin malı olduğu görüşündeyiz. Babamın şahsi mallarına dâhil edilmesinin büyük bir vebal olacağını düşünüyoruz. ”
Bu istek çok normaldir, olması gerekendir,
Tüyü bitmemiş yetimin hakkının bulunduğu ümmetin mallarını nasıl kendinizin sayabilirsiniz.
FETÖ elebaşının serveti de aile içerisinde kapışmalara yol açıyor,
Devasa meblağlar telaffuz ediliyor.
Milyar dolarlar konuşuluyor.
FETÖ liderinin yeğenleri ile evlenip aileye girmiş damatların gözlerine uyku girmiyor,
Bu büyük miras nasıl paylaşılacaktır,
Uzun yıllar boyunca gazete, dergi aboneliği yapan, kurban kampanyaları, kermesler hazırlayan, hizmet paraları toplayan kadınların alın terleri hiç akla gelmiyor paylaşım hesapları içerisinde.
O insanlar, o paraları muhtemelen ümmet için topladıklarını sanmakta idiler.
Gün geçmesin ki tarikatlar ve para ilişkisi ile ilgili bir haber okumayalım.
“Adnan Oktar'ın devlete geçen 2 milyar liralık serveti dudak uçuklattı
A. Oktar'ın kurduğu silahlı suç örgütüne ait olan ve değerinin en az 2 milyar lira olduğu düşünülen servetinin devlete geçme süreci bitti.
A. Oktar örgüt üyelerinin kullanımındaki 61 lüks otomobil ve 17 villanın da Hazine'ye geçen mallar arasında yer aldığı belirtildi. Örgüte karşı yapılan operasyonlarda ele geçirilen paraların milyon dolar değerinde olduğu da kamuoyuna yansıdı. Örgütten devlete geçen mal varlıkları; şirketler, televizyon kanalı, turizm acentaları, lüks villalar, büyük miktarda para ve dövizler.”
Nasıl bir memleket ki tilkiler türemiş, kargaların ağzındaki peynirleri götürmekteler.
Adeta para olmayınca dini anlatamıyor bu zatlar; mutlaka paralar toplanacak.
Elbet garip gurebaya hizmet eden, yardımlarını dünyanın dört bir tarafına ulaştıran pek çok vakıf, dinî dernek mevcut; onların yaptığı infaklar göz aydınlığımız.
Fakat ümmetin parasını kendi şahsi hakkı görenlerin durumu vahim.
Ne dünyada, ne da ahirette bunun hesabını veremezler.