Mantıkî temeli olmayan telakki ve uygulamaları, din adına ileri sürülüp benimsenen inanç ve davranışları ifade eden hurafe, akla ve gerçeğe aykırı düşen, gerçek dışı olduğu kabul edildiği halde hoşa giden nakil ve rivayetlere denir. (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, Lisânü’l -Arab)

Hurafe kelimesi Kur’an’da yer almamakla birlikte onunla anlam yakınlığı bulunan “üstûrenin” (uydurulmuş söz) çoğulu esâtîr, Kur’an›ımızda dokuz ayette geçmektedir. Çaresiz insanların umut ve heyecanlarını gerçek dışı beklentilere yönlendiren hurafeler, tarih boyunca hemen hemen her toplumda var olmuştur.

Hurafeler genelde başa gelen bela, musibet, kaos ve kargaşa zamanlarında gerçek olmadığı bilindiği halde psikolojik bir rahatlama umuduyla ortaya atılmış batıl düşüncelerdir. Bugün işgal, zulüm, kaos ve kargaşanın her türlüsüyle yüzleşen İslam toplumlarında hurafeler “kara kedi görmenin uğursuzluk olduğuna inanmak”, “türbelere çaput bağlayıp mum yakmak” seviyesini çoktan geçerek siyasi, iktisadi ve sosyal alanın tamamına sirayet etmiştir. “Bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez” (Rad,13/11) ilahi yasası orta yerde dururken sebeplere başvurmadan, Kur’an ve sünnetin öngördüğü çıkış yollarına itibar etmeden üretilen her çözüm önerisi, toplumun umut ve heyecanını sömüren büyük bir hurafeden başka bir şey değildir.

Bugün ümmet olarak ABD ile stratejik ortaklığı, İsrail’le dostluğu bitirmeden, ümmet coğrafyamızdaki ABD üslerini, NATO üslerini ve İncirliği kapatmadan, “İslam Birliğini” kurmadan terörün biteceğine, yeniden Osmanlı olabileceğimize ve dirilişe inanmamız, “türbelere çaput bağlayıp dileğinin yerine gelebileceğine inanmaktan” daha büyük bir hurafedir.

Emperyalist faizci sömürü sistemine bir son vermeden, faizsiz sisteme dayanan “Adil bir ekonomik düzen” kurmadan, dünyaya kafa tutan, bağımsız ve büyük bir ekonomiye sahip olabileceğimize inanmamız “sağ elinin içi kaşınınca para geleceğine inanmaktan” daha büyük bir hurafedir. 

Iraklı kadınların iffetini kirletip bir buçuk milyon Müslümanı katleden ABD ve BM’yi, Suriyeli kadınların iffetini korumak ve mültecilere sahip çıkmak için harekete geçmeye çağırmamız ve bunun bir çözüm olabileceğine inanmamız “çocuklara nazar boncuğu takınca korunacağına inanmaktan” daha büyük bir hurafedir.

BOP projesi gereği 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini bilmemize rağmen, Irak’ın işgal edilip üçe bölünmesini gözümüzle görmemize rağmen, Suriye’nin bölünmenin eşiğine gelmesini canlı canlı yaşamamıza rağmen, halen ABD’nin müttefikimiz ve stratejik ortağımız olduğunu düşünerek sıranın bir gün bize gelmeyeceğine inanmamız “at nalı asılan yere nazar değmeyeceğine inanmaktan” daha büyük bir hurafedir.

AB uyum yasalarını uygulamaktan vaz geçmeden, zinayı yeniden suç haline getirmeden, TV’lerdeki ahlaksızlıklara bir son vermeden dindar bir nesil yetişebileceğine inanmamız “yeni gelinin kucağına erkek çocuk oturtunca çocuğun erkek olacağına inanmaktan” daha büyük bir hurafedir.

“İslam Birliği” ve “Faizsiz Ekonominin” okutulmadığı, Siyonizm’in planlarının öğretilmediği, “henüz vakti gelmedi”, “her şeyin bir zamanı var”, “kazanımlarımızı heba etmeyelim” anlayışıyla ehven-i şer düzeyinde bir İslam’a, muhafazakar demokratlık seviyesinde bir Müslümanlığa, ilkokul seviyesinde bir siyasi şuura mahkum edilen nesillerden büyük ilim ve dava adamlarının çıkabileceğine inanmamız “Çocuğun göbeğinin, câmi avlusuna gömüldüğünde dindar, medresenin bahçesine gömüldüğünde âlim olabileceğine inanmaktan” daha büyük bir hurafedir.