Bundan önceki yazımızda İstanbul veya herhangi bir büyük şehrimizin "trafik sorunu ve çözümü" üzerinde durduk. Durmasına durduk ama mesele sadece trafikle bitmiyor. Büyük şehirlerimizin ayrıca "gecekondu ve imar meselesi" yanında, "kaçak işçilik ve kayıt dışı ekonomi" ile "henüz şehirleşemememe ve çağdaş kent olamamama" sorunları var.

Yaşadığımız kentlerde insanca hayat sürebilmek için bu sorunların da acilen çözüme kavuşturulması gerekiyor. Kör, sağır ve dilsiz olma özelliklerini sürdüren AKP yöneticileri, altı yıldır bu özelliklerini muhafaza ettiklerine göre, onların İstanbul u ve diğer kentlerimizi kurtarma ihtimali bugünkü beşerî hesaplarla yok mesabesindedir. Bu durumda biz kendimiz çare ve çözüm üretmek, bunları halka duyurmak, yerel yönetim seçimlerinde yetki alıp uygulama yapmak konumundayız.  Millî Görüş Hareketi nin siyasi teşkilatı Saadet Partisi bu konuda önderlik yapmalı, AKP dışındaki partileri bir araya getirmeli ve bunlar hep beraber çözüm projeleri üretmelidir. Başlangıç olarak "İstanbul u Kurtarma Kurulu" kurulabilir. Bu kurula (AKP hariç) katılan siyasi partiler aldıkları oyları nisbetinde üye atasın. Kurul, bin sahifelik bir "İstanbul u Kurtarma Projesi" hazırlasın. Bu projede her türlü görüşler varyant olarak yer alsın. Birinci sorunumuz trafikti, onu dünkü yazımızda yazdık.

Bugün İstanbul un diğer üç sorunu üzerinde duralım.

İstanbul un ikinci sorunu gecekondu ve genel imar sorunudur.

İstanbul un yüzde yetmiş beşinin inşaatı kaçaktır ve hisseli tapu üzerindedir. Binaların durumları bilinmemektedir. Çarpık yapılaşma dışında "deprem fobisi" İstanbulluları diken üzerinde yaşatmaktadır. Bunun için belediyeler tüm binaların zelzeleye dayanıklıklarını ölçecek, buna göre bina yenilenecek veya onarılacak diyecek. Herkes benim binamın durumu budur diye bilecek. Belediye "İmar Senedi"ni çıkaracak, satmak isteyenlerin binalarını imar senedi ile satın alacak ve onarımını veya yenilemesini yaptıktan sonra maliyetle imar senedi ile satacaktır. Böylece kısa zaman sonra İstanbul yeni imara kavuşur, yenilenir, dönüşür ve zelzele korkusu kalkar.

İstanbul un üçüncü sorunu kaçak işçilik ve kayıt dışı ekonomidir.

İşyerleri sefalet içinde kayıt dışı çalışmaktadır. Mevcut mevzuatı bilememe ve görevlilerin baskısı sebebiyle işyerleri büsbütün kaçak çalışmaktadır. Bu durum markalaşmayı ve iş hayatında gelişmeyi önlemektedir. Bunun çaresi, genel hizmet kooperatiflerini kurarak işletmeleri görevlilerin ve kanunların kötü uygulamasından korumaktır. Bizim bu alanda teorik ve pratik uygulamalarımız vardır. Kırk senelik deneyimimizle biz firmalara ezilmeden kayıtlı ekonomiye nasıl geçilebileceğini öğretebiliriz. Bugün geçemiyorlar, çünkü geçseler kısa zamanda iflas ediyorlar.

İstanbul un dördüncü sorunu ise kentleşememiş olması sorunudur.

Yarım asır içinde İstanbul un nüfusu on beş misli artmıştır. Anadolu nun her yerinden gelen halk köyünden kopmuş ama kentte yerini bulamamıştır. İstanbul bugünkü hâliyle kent değil, bir kalabalıklar yığınıdır. Bir cenaze veya düğün olduğu zaman aynı yerde oturanlar değil, aynı memleketliler bir araya geliyor; aynı semtte yaşayanlar değil, hemşeriler bir araya geliyor. Ancak bu durum çocuklar ve yeni nesiller için sona ermek üzeredir. İstanbul acilen organize olmalıdır. Bunun için Anadolu nun her ilçesine karşılık bir İstanbul da aynı adla bir bucak oluşturmalı, o ilçeden gelenlere orada iş bulma ve ticaret yapma imkanlarını hazırlamalıyız. Bu aynı zamanda trafik sorununa da bir çare olacaktır. Her bucak Anadolu da bir ilçenin kardeşi olacaktır. Fazla bir şey yapmamız gerekmiyor. Belediyenin evleri ve daireleri alıp satması, kârsız alıp satması bu sorunu zamanla çözer. Gerekli çalışmalar yapılmalı, birkaç ayda projeler hazırlanmalıdır. Halk uyandırılmalı ve şuurlandırılmalıdır. Çare ve çözüm milletin kendi iradesindedir. Gelinen noktada sorumlu olan AKP değildir; AKP nin başarısızlığından sonra artık sorumlu olanlar çözüm çalışmalarını yapmayanlardır.