Bir ülkeyi oluşturan fertlerin her olay ve uygulamayı aynı şekilde değerlendirmesi elbette mümkün değildir. Ayrıca fabrikasyon bir kafa yapısının ortaya çıkması sağlıklılık ifadesi de olamaz. Ne var ki ülkemizde belli bir çevre toplumun tümüne kendi anlayış ve yaklaşımını kabul ettirmek istiyor. Hatta bunu zorla gerçekleştirmeyi bile doğal sayıyorlar. Bilmiyorlar ki artık köprünün altından çok sular aktı. Topluma dayatma ile bir şey yaptırılamaz, belli bir şekle sokulamaz. Zor karşısında toplumun suskunluğa bürünmesini dayatılanı kabul ettiği sanılıyorsa yanılıyorlar. Toplum fırsatını bulur bulmaz tabi şekline bürünür.

Yaşanan darbelerin arkasından toplumda ortaya çıkan suskunluk ve kabul etmişlik görüntüsü ilk fırsatta yerini gerçek tepkiye bırakmıştır. Aslında toplumumuz dayatmadan çok ikna edilmeye müsaittir. Ne var ki bu ülkenin bazı kesimleri ikna yerine dayatmayı tercih etmekte, kendileri gibi düşünmeyeni aşağılama yoluyla toplumu dönüştürebileceklerini sanıyorlar. Aldanıyorlar. Hep aldandılar ama bir türlü gerçeği göremediler. Aslında kendileri ile başbaşa kaldıklarında gerçeği görüyor, bu toplumun kendilerine benzemesinin mümkün olmadığını hissediyorlar. İşte bu hissediş bu çevreleri iyice çileden çıkartıyor, adeta çılgına çeviriyor.

Böyle olmasa dayatmacılığı Atatürkçülük ve laiklik gibi sunabilirler mi Daha doğrusu özgürlüklere tahammülsüzlüklerini Atatürk ün  arkasına gizlenerek sergileyebilirler mi Topluma hakaret ederken bunu laiklik ile izaha kalkışarak toplumu adeta laikliğe düşman hale getirmek gibi bir akılsızlık sergilerler mi

Bir yandan darbe çığırtkanlığı yapacaksınız, öbür yanda toplumu aşağılayacak, hakaret edeceksiniz ve bunu yaparken Anıtkabir e gidecek yatığınız işe Atatürk ü alet edeceksiniz bu çılgınlık değilse nedir

Sanırsınız ki Atatürk ve laiklik sadece bu azgın azınlığın hegemonyası altında, onlardan başkasının bu kavramlara sahip çıkma hakları yok. Peki  Cumhuriyeti korumak adına diktacı bir tavır sergilemek bir garabet değil midir Cumhuriyet sizin literatürünüzde dikta ve dayatmacılıkla eş anlamlı bir kelime midir Yoksa demokrasinin olmazsa olmaz parçası mıdır

Yeryüzünde geçmişte ve günümüzde her rejim ve yönetim kendisini cumhuriyet olarak tarif etmiştir. Yani şimdi tarihe karışmış olan komünist imparatorluğu kendisini Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği olarak isimlendirmişti. Ama Atatürk ün kurduğu cumhuriyet hiçbir zaman sosyalist ya da komünist bir rejim olmamış, komünizme gidişte kullanılan bir basamak olarak görülmemiştir. Ne var ki daha sonraları yönetimi ele geçiren ve kendilerini aydın diye tarif eden bazı okumuş kesim Cumhuriyeti korumak adında dayatmacılığa sığınabilmiş, laikliği bu dayatmacılığın bir gerekçesi olarak takdim edebilmişlerdir.

Atatürk, İstiklal Harbini milleti ile elele gerçekleştirmiş iken Atatürk ten sonra ortaya çıkan bazı Atatürkçüler milleti devlet için tehlike olarak görmeye başlamışlar, milleti düşman ilan etmek gibi bir çıkmaza girmişlerdir. Bu tavır ister istemez devlet-milletin kaynaşmasını engellemiştir. Aslında ortada devleti ile sorunu olan yok, sadece kendi konumlarını koruma gayreti içindeki bazı kesimlerin hayal alemlerinde geliştirdikleri bir korku ve tehdit algılaması söz konusudur.

Vatandaşını tehdit olarak gören bir devlet nasıl ilerleyebilir Bir toplum nasıl olur da devletine düşman olarak görülebilir Bunun mantığı olabilir mi Yoksa bu ülkede mantığını yitirmiş bir takım kesimlerin dediği olacak, toplumun bunlara teslim olacağı mı sanılıyor

Bu toplum kendi çıkarları uğruna Atatürk ü ve laikliği istismar edenlerin oyununa gelmeyecektir. Onlar ne kadar isterlerse istesinler  bu toplumu devleti ile kavgalı hale getiremeyeceklerdir.