Çok iyi niyetlerle yanlışlara, haksızlıklara, sömürmelere, kemirmelere, aşağılanmalara, yok sayılmalara karşı direnen nice saf ve temiz insanlarımız, darbecilerin idam sehpasında can vermemek için, hapishanelerde ışığa hasret çürümemek için bir kısmı dağlara sığındı, bir kısmı dağlardan daha beter Batı başkentlerine sığındılar.
Anadan, babadan, yardan, diyardan uzaklarda, dilleri dilimize, illeri ilimize, dinleri dinimize benzemeyen yaban illerde parasız pulsuz ve de kırmızı bültenle aranırken hasımlarla hısım olma durumunda kaldılar.
Troçki, Mussolini, Hitler, Che Guavera... gibi insanların eserleriyle kendilerini kirlettiler.
Yıkmaktan yapmaya sıra gelmeyen bir yolu izlediler.
Her girdikleri yolun sonunda duvara tosladılar.
Duvar yıkmaktan bina yapmaya zamanları olmadı.
Hâlâ yıkma peşindeler.
Kendi insanının tedavi gördüğü hastanesini yıkıp yakabilen, kendi çocuğunun okulunu bombalayabilen, kendi babasını acile götürecek ambulansı tahrip eden bir nesil yetişti.
Kırk yıldır dağlarda ve yaban illerde yaşlandılar.
Bir kısmının cenazesi dağlarda ve gurbet illerde kaldı.
Taş üstüne taş koyamadılar, ama kendi insanlarından on binlercesinin ölümüne sebep oldular.
Örnekleri ve önderleri yabani idi.
Sevgili Peygamberimiz, tek kişi olarak başladı görevine.
Sonra bir kadın katıldı yanına Hazreti Hatice anamız.
Bir peygamber ve bir kadın yürüdü bütün insanlığın üzerine.
Rahmet yüklü bulutlar gibi kimseye yük olmadılar.
Kimsenin kanını akıtmadılar.
Kimsenin canına kıymadılar.
Hele Mekke’de geçen 13 yılda sanki, “Dövene elsiz gerek sövene dilsiz gerek” tavrını sergilediler.
Bütün insanlara Rabbin mesajını sunmaya devam ettiler.
Medine’de geçen sekiz yılın sonunda kansız bir şekilde Mekke’yi fethettiler.
Bu fetih esnasında kılıçlar çekilmeden yönetimi ele geçirdiler.
Medine’de devletini kurduğunda gönülden iman etmediği halde görüntüde Müslüman’mış gibi davranan hain münafıklar oldu.
Onların hakaret ve ihanetlerini görüldüğünde Hazreti Ömer: “İzin ver başını koparayım” dediğinde, “Muhammed, kendi adamlarını öldürmeye başladı dedirtmem” diye cevap verir.
Müslümanları yok etmek için harbe gelenlerle harp etmiş ama insan zayiatını en aza indirmiş.
Sorbon Üniversitesi profesörlerinden Muhammet Hamidullah merhumun yazdığına göre 23 yılda bir buçuk milyon kilometre kare toprak üzerindeki insanların gönüllerini fethederken savaşlarda iki taraftan 240 kişi ölmüş. (Bkz, Prof. Dr. Muhammet Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, sayfa:11, Dr. Salih Tuğ çevirisi, Yağmur Yayınları, İst.1962).
Taif halkının ileri gelenleri Sevgili Peygamberimizi taşlattıklarında onlar taş atmak ve attırmakla meşgul olurken Cebrail geliyor ve dilersen şu iki dağı birleştirip bunları yok edeyim dediğinde, “Hayır. Ben onların neslinden Allah’a ibadet eden ve Allah’a ortak koşmayan bir nesil çıkarmasını Allah’tan isterim” dedikten sonra, “Ya Rabbi, eğer sen bana kızmamışsan ben bunların taşlamasına aldırmam...” diyordu. (el-Fusul, ibni kesir 92).
Doğru davanın yolu da doğru olmalıdır.
New York uçağına ihram giyerek binen ancak kendini ve aptalları kandırır.