Suriye yolcu uçağının inişe zorlandığı ilk saatlerde Dışişleri Bakanı Davutoğlu, uçakta askeri araç ve gereç bulunduğu istihbaratının iç mi yoksa dış kaynaklı mı olduğu yolundaki bir soruya, "Bu konuda açıklama yapmak doğru olmaz" karşılığını vermiş iken aradan çok geçmeden "Silah taşınıyor bilgisi NATOdan" sözü gazete manşetlerinde yer aldı. İstihbaratın NATOdan geldiği yolunda resmi bir açıklama olmamakla birlikte belli ki iktidar yanlısı bir gazeteye bilgi bazı makamlarda sızdırılmış. Niçin sızdırıldığı, bununla neyin amaçlandığını kesin olarak söylemek mümkün olmamakla birlikte haberin hemen altında yer alan kısa yorum dikkat çekiciydi. Bu değerlendirmede şöyle deniyordu:

"Uçakla ilgili istihbaratın NATO kaynaklı olması, Esad yönetimine karşı NATOnun ilk kez fiilen devreye girdiğinin göstergesi olarak yorumlanıyor."

Yorumun devamında NATO Genel Sekreteri Rasmussenin geçmişte yaptığı açıklamalara atıfta bulunarak yorumun doğruluğu gösterilmeye çalışılıyordu. Rasmussenin bugüne kadar Suriye ve Türkiye konusunda yaptığı açıklamalarda NATOnun devreye girmeye hazır olduğunu gösteren bize göre ifade yoktu. Aksine Türkiyenin sırtı sıvazlanarak ileri itiliyor, "Sen bu işi tek başına halledersin. Ama bize ihtiyacın olursa da seni yalnız bırakmayız" anlamında değerlendirmeler söz konusuydu.

Bu bakımdan Suriye uçağının taşıdığı malzemeler ile ilgili olarak istihbarat gerçekten NATOdan gelmiş ise görünen o ki, NATO devreye girmekten çok, Türkiyeyi öne sürmektedir. Bu bakımdan dünkü yazımda dikkat çekmeye çalıştığım husus gerçekleşiyor diye düşünmek yanlış olmaz. Dünkü yazımda istihbaratın kaynağı kendi ulusal kurumlarımız ise sorun yok demiş ama dış kaynaklı ise olayın üzerinde çok daha fazla durulması gerektiğini belirtmiştim. Görünen o ki, dış kaynaklı. NATOnun üyesi olmamız istihbaratın kaynağının bize ait olduğu anlamına gelmez diye düşünüyorum. Bunun yanında yine dünkü bir gazetede, "Kürecik radarı Şama kilitlendi" başlığı altında bir başka haber daha vardı. Eğer Kürecike konuşlandırılan radarın NATOya ait olduğunu kabul eder ve istihbarat olayı ile bu haberi birleştirirsek görünen şey, NATO gelişmeleri uzaktan seyretmeyi tercih ederken Türkiyeyi her gün biraz daha çatışmanın içine itekliyor görüntüsü ortaya çıkıyor. Özelliklede Sabah gazetesinin manşetinin hemen altındaki şu bilgi önem taşıyor:

"Ankara, Esadın Akçakalede sivilleri hedef almasından sonra, olası bir füze saldırısına karşı Füze Kalkanını işletme kararı aldı."

Belli ki gerek Suriye uçağının taşıdığı malzeme istihbaratı ile Kürecik Radarının Şama kilitlenmesi aynı kaynak tarafından gazetelere servis edilmiş. Bu noktada Kürecik Radarı, ABD ve NATOdan habersiz işletilebilir mi sorusunun cevabının da doğru verilmesi gerekir. Yani bu radar üssünü Türkiye ABD ve NATOdan bağımsız ve habersiz kullanabilir mi Bilindiği gibi bu radar üssü Türkiyeye önce Amerikan üssü olarak kurulmak istenmiş, ilk teklif bu yönde gelmişti. İktidar tepkiler üzerine bu teklife NATO üssü olarak gelirse evet diyebileceği cevabını vermiş, olay bundan sonra Amerikan üssü olmaktan çıkıp NATO üssü olarak Türkiyenin önüne gelmişti... Bu arada NATOda Amerikanın evet demeyeceği bir kararın alınamayacağı da düşünülürse sanki Amerika, NATOyu öne sürerek Türkiyeye istihbarat desteği verebileceğini göstermiş oluyor. Peki, istihbarat desteği Türkiye için yeterli midir Bu sorunun cevabını herhalde verecek olan ilgililer biliyordur. Türkiyenin Suriyedeki gelişmeler konusunda Kürecikteki radardan gelecek bilgilere ihtiyacı olmaması gerekir. Eğer var ise ciddi bir eksiklik söz konusudur. Çünkü buradan gelecek bilgiler mutlaka süzgeçten geçecektir. Sanki oyun içinde oyun var görüntüsü ortaya çıkıyor. Bu oyunu tam olarak çözmeden sağlıklı adım atmak mümkün olmaz