Bir Şiir Ateşle

 

Denizin öfkeli olduğu anlar vardır. Yüksek sesle şarkı söyler gibi. Dalgalar da korkutucudur böylesi zamanlarda. Aynı dalgalar adeta Nuri Pakdil’in o cümlesini haykırır: ‘‘ihtiyacımız olan şey; esaslı ve soylu bir öfkedir!’’ Dalganın tam kırılma anında, gecenin zifiri karanlığına bir darbe iner ansızın. Eğer fenerini yakan bir gemi görünmezse ufukta görebileceğiniz tek aydınlıktır bu kırılma. Dalgalar Nuri Pakdil’in o cümlesini haykırmaya devam ederken suratınıza, bir gemi görünür ufukta. O gemi, İsmail Abi’nin beklediğidir belki. Kim bilir belki de ihtiyarın sarsılmaz bir inançla söylediği: ‘‘ Biz gemiye hâlâ inanıyoruz!’’ Kimbilir  belki de Hakan Albayrak’ın söylediği:

‘‘ Ve birlikte ölmek kulağa hoş gelse de / Ben atlamayı tercih ediyorum/ Olur ya denize düşerim / Bir gemi geçer ’’

 

Bir Kitap Oku

 

Mevzubahis gemiden açılmışken; düşlerini suya düşüren hayallerini denize bağlayan, babasını günde defalarca gördüğü beyaz geminin kaptanı sanan, Cengiz Aytmatov’un adsız oğlanın beklediği beyaz gemiyi anmamak olmaz. Issık Gölü civarında bir dağ ormanında adsız oğlanın kurduğu hayaller… Beyaz gemi işte bu yüzden okunmalı.

 

Şehitleri An

 

İşte o gemiden biriydi Mavi Marmara. Ve o gemidekilerden birisi, belki en güzeliydi Furkan Doğan…  27 Mayıs 2010 tarihinde Gazze için yola çıktığında on dokuz yaşında üniversite çağında bir gençti. Bu çağdaki her genç gibi girmesi gereken yığınla sınavı vardı. Sınavlarının bir kısmına girmişti. Bir kısmı ise onu bekliyordu. Küçük yaştan itibaren muhtemelen her çocuğa sorulan " Ne olacaksın ?" sorusu ona da sorulunca, öğretmeninin sorduğu bu soruya hiç düşünmeden ‘‘şehit olacağım’’ diye cevap vermiş Furkan. ‘‘Emperyalistlerin belki de en çok korktuğu şey; büyüyünce ne olacaksın sorusuna şehit olacağım’’ diyebilen bir gençti...  Furkan Doğan şehit olmadan önce gemide yazdığı son satırlarda bize son bir ders daha veriyordu. Cennetin yalnızca kılıçların gölgesi altında değil, anaların da ayakları altında olduğunun bilinciyle "şehadet mi annem mi ? " diyerek şu satırları kaleme alıyordu:  “Şehadet şerbetine son saatler. Var mı daha güzel şey? Varsa o da sadece annemdir ama ondan ben de emin değilim. İkisinin kıyası çok zor. Şehadet mi annem mi? Salon boşaldı. Şu ana kadar olmayan ciddiyet bir anda herkesi kapladı.”  Mavi Marmara gemisi Akdeniz’in maviliğinde ilerlerken öksüz bırakılacağından henüz haberi yoktu. Şehitlerimiz vardı. Gemiden sağ salim dönenler bir komutan kadar yorgundu.

 

Duvara Bir Slogan Yaz

 

Sadece gemiden gelenler değil, ömrünü protesto gösterilerinde slogan atarken geçirenler de bir komutan kadar yorgundu. ‘‘Kendimi bildim bileli aynı sloganlar atıyoruz’’ ‘‘Kendimi bildim bileli onlar bombalıyor bizler bağırıyoruz’’ diyen kitleler yine kendini meydanlarda buluyordu. Elinden hiçbir şey gelememenin çaresizliği tüm hücrelerini kuşatmış… ‘‘Hep aynı yüzler, hep aynı aksaklıklar, hep aynı sloganlar… Oysa, oysa doksanlarda böyle miydi?’’ diye homurdanan ihtiyarlar. Slogan atarken yüreğinden bir şeyler koptuğunu hissedebildiğin gençler. Kulaklarda uğuldayan o sloganlar: ‘‘ Hamas’a Selam Direnişe Devam’’ ‘‘Nehirden Denize Özgür Filistin’’ ‘‘Siyonizme Karşı Omuz Omuza’’ Her seferinde gözyaşlarını çaktırmadan silen hanım ablalar. En masumlarımız, bizlere ümit pınarı olan elinde Filistin ve Türkiye bayrağı sallayan çocuklar. Çocuklar yeni bir dünya kuracaklar…

 

Bir Hayal Kur

 

Mavi Marmara’dan sonra Madleen gemisi, akabinde Hanzala ve şimdi de Gazze Ablukasını Kırma Platformu öncülüğünde yelken açmaya hazırlanan Özgürlük Filosu… Bu kez bir gemi ile değil, büyük bir filo ile… Hani hayal bu ya:  bu filoya eşlik eden 57 İslam Ülkesinin hücum botları, askeri gemileri…  Her ülkeden milletvekilleri, bakanlar, cumhurbaşkanları da filoya iştirak ediyor. Ümmetin alnı ak, dili dualı anaları bakışını bu filodan eksik etmiyor. Geminin güvertesinde bir muharrir, Gazze ufuklarına bakarak bu destanı yazıyor. Abluka deliniyor. Gazze’li çocuklar kıyıdan el sallıyor. Çizgi filmleri, animasyonları, çizgi romanları, destanları daha şimdiden kaleme alınıyor!

 

Bir Çocuk Yetiştir

 

Vakıfta Kudüs ile yatıp Kudüs ile kalkan, o şekilde filizlenen gençler teknenin birinde çay dağıtıyor, avluyu süpürüyor, birisi tekneleri bayraklıyor. Bir diğeri masmavi denize ezgiler ve marşlar savuruyor. Gazze’nin şehitçilik oynayan minik adamları ufukta bizi gözlüyor. Yahya Sinvar, İsmail Heniye sanki yeniden birbirini kucaklıyor. Şeyh Ahmet Yasin tekerlekli sandalyesinde sanki yeniden kıyam ediyor. Ebu Ubeyde artık kefiyesini çıkarıyor. Hanzala bizlere yüzünü dönüyor. Osman Sarı ‘‘önden giden atlılar’’ şiirini yeniden yazıyor.