Sayın hocam, sizi Erzurum’dan beri tanırım. Öğrencilik yıllarımızda ağabeyimiz idiniz. Büyük Doğu, Diriliş düşüncesinin önemli temsilcisiydiniz. Ağır bir duruşunuz vardı. Bir bilim adamı olma ötesinde ağabeylik bizim için daha anlamlıydı. Sizin gibi birkaç ağabeyimiz, hocamız vardı.

28 Şubat sürecinin mağdurlarındansınız. Acılar çektiniz. Bu davaya ve inanca gönül veren herkes gibi. Ondan sonraki sürecinizi acınızı bir dava bilinci içinde değil de bireysel bir kurtuluşa yönelttiniz. Başında bulunduğunuz araştırma şirketi ile birlikte bunu bireysel çıkara dönüştürme çabasına girdiniz ne yazık ki.

Milli Görüş yöneticilerini üslubunu gerekçe göstererek yol ayrımına girdiniz. Bizim anladığımız buydu. İlkeleri değil, tuttuğu yol değil, üslubu bahane ettiniz. Fakat bunu zamanla ilke dönüştürmesi yaptınız. Kendi tanımlamanızla durumu sıradan bir “gömlek çıkarma” olarak tanımladınız. Oysa durum çok daha derinlerde. Bunları da geçelim.

Siz hangi ilkeyi öncelediniz. Büyük Doğu düşüncesinin mücadele ettiği, kavgasını verdiği hangi ilkeyi savundunuz, merak ediyorum. O masonlar ki üstadın matbaasını kırdılar dağıttılar iflas ettirdiler hapishanelerde süründürdüler. Siz onları eli öpülesi adamlar diye övdünüz, onurlandırdınız. O üstat ki bütün ömrü boyunca Siyonizm’e mücadele ile hayatını geçirdi. Yerli Siyonistler sizin döneminizde üstadın adının kurumlardan silinmesi cesaretini bile buldular, nasıl bir tepkiniz oldu Sayın Başbakan Türkiye adına İsrail’i ilk ziyaret eden başbakan olduğunda neden itiraz etmediniz İsrail başbakanını TBMM’de konuşturduğunuzda neden alkışladınız ve konuşturdunuz Ve siz de alkışladınız hükümet üyesi olarak. Bugün neden İsrail’den yakınıyorsunuz

2004 yılında, Roma’da Papa heykeli altında sözleşme imzalandığında siz o hükümetin bir üyesi idiniz. Bir itirazınız oldu mu Sonra da Ermeni soykırımın gündeme getirdiklerinde öfkelendiniz Buna hakkınız var mı

Irak işgalinde, oğul Bush bunu bir haçlı seferi olarak nitelendirdi. Libya işgalinde Fransa dışişleri başkanı bunun bir “Haçlı seferi” olduğunu vurguladı. Hiç sesiniz çıkmadı.

Suriye işgali sadece İsrail’i rahatlatma ve soluk aldırma projesidir. Bu bataklığa itilen Türkiye hükümetinin önemli ve önde gelen bir üyesi idiniz. Hâlâ üye ve sözcüsünüz. Bunların hiç birine itirazınız oldu mu Oldu ise sözünüz geçmiyor idiyse neden oralara tutundunuz

Siz 13 yıllık iktidar döneminizin on yılında şu sıralar “Paralel” diye tanımladıklarınızla ortaklık yaptınız, işbirliğiniz süresince olanları, yapılanları sadece onlara yüklemeniz ne kadar doğrudur. Onların ne kadar suçu ve günahı varsa onun sorumlusu da sizsiniz. Şimdi siz rakiplerinizi ve özellikle de Saadet Partilileri “küçük kafalı” olarak niteliyor ve suçluyorsunuz. İyi de büyük kafalı olan sizler, nasıl oluyor da bu kadar zaman içinde ne bir sezginiz olur, ne bir öngörünüz olur, ne de ilkeniz. Büyük kafalılık bu mudur

Zaman zaman bize sorarlar, iktidarın Büyük Doğu ve üstat Necip Fazıl düşüncesini temsil ettiği ve hatta adeta üstadın düşüncesinin gerçekleştiği yönünde. O üstad ki, ödünsüzdü, kesinlikle hiçbir hatayı ve yanlışı kabul etmezdi. Laiklik konusuna bir tek örnek verebilirim. MSP döneminde bir hükümet üyesinin laiklik ile ilgili tanımlamasına kıyametler koparmıştı. Siz ise Fransız laikliği yerine Anglo Sakson laikliğini tartışadurdunuz. Üstat bunları görseydi ne derdi, diye cevap veriyorum. Emperyalizmin kötü bir oyuncağı olmaktan öte ne yaptınız İslâm dünyasında ne gibi bir hamleniz oldu