Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra Batı kültürünün yaşam tarzını kendine model almış, refah seviyesini buna göre plânlamış bir ülkedir.

Medeni bir hayat yaşamak, kadının onurunu yükseltmek, ilimde, sanatta, teknolojide müreffeh bir Türkiye için böyle bir girişim, Türk insanına ne kazandırdı bunu biraz irdelemeye çalışalım.

Önce Batı kültürünün temelinde nasıl bir mantık vardır ona bir bakalım.

Batı Kültürünün temelinde üç ana ilke vardır.

Bunlardan birincisi; "Özgürlük" tür.

İkincisi; "Çıkarcılık" tır.

Üçüncüsü de; "Rahat yaşma" ilkesidir.

Bu üç ana ilkenin mantığını incelediğimizde bireyi, "yalnızlığa" ve "ferdiyetçiliğe" sürüklediğini görürüz.

Batılılaşmak demek, Batı dünyasında yaşayan insanların kültürlerini ve yaşam tarzlarını alıp uygulamak demektir.

Medenileşme ile bir ilgisi yoktur.

"Medenileşmek" ayrı, "Batılılaşmak" ayrı iki kavramdır.

İkisini bir birine karıştırmamak gerekiyor.

Batı dünyası teknolojide, sanayide, ulaşımda, endüstride ilerlemiş ve rahat hayat yaşıyor olabilir.

Artık bu rahatlık, ellerinin altından yavaş yavaş kaybolmaya başladı.

Bu kadar "saldırgan" olmalarının temelinde de bu "çöküş" yatıyor.

Özgürlüklerini de sınırsızca kullanıyor gözükebilir.

Yaşam tarzlarıyla, uygarlıklarıyla, kültürleriyle insana ve insanlığa ne kazandırdıklarına bakmak lâzım.

Her şeyden önce herhangi bir sistem, bireyler arasında cinsiyet ayırımı yapmaması, kişilere insan oldukları için değer vermesi ve uygar davranması gerekir.

Bu mantığı, Batı ülkelerinde ve "Batılılaşma mantığı" içerisinde olan diğer ülkelerin politikalarında görmek lâzım.

Kendi ülkesinin  insanlarına medeni davranıp da diğer ülkelerin insanlarına farklı ve çıkarcı davrananlar  hiç medeni sayılabilir mi ..

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar uygulanan ve halen uygulanmakta olan politikalar, bu iki kavramı yani "Batılılaşma ile medeniyeti" birbirine karıştırmıştır.

Medeni olacağız diye Batılıların yaşam tarzını kendimize uygulamaya çalıştık.

Bu politikalar Türk insanının karakterine ve kimliğine uymadığından bugüne kadar ne Batılı olabildik, ne  de gerçek manada  medeni olabildik ..

Batılılaşma hareketi içerisinde kazandıklarımızla kaybettiklerimizi karşılaştırdığımızda kaybettiklerimizin çok daha fazla olduğunu görüyoruz.

Özellikle Türk kadının kimliği ciddi anlamda zedelenmiştir.

Ülke olarak, Tür insanının ve Türk kadınının  geldiği noktaya baktığımızda; ne Batılı olabildik, ne doğulu, ne de kendimiz olabildik ..

Güçlü potansiyelimize, tarihi birikimimize ve sınırsız enerjimize rağmen, "küreselleşen dünya" çarkı içerisinde iki arada bir derede kalan bir ülke olduk.