Ramazan, asrısaadette bir başka coşkuyla geçiyordu. Çünkü Peygamber aralarındaydı. İnsanlar sürekli Rablerinin gözetimi altında olduklarının bilincindeydiler. Ramazan geldiğinde Peygamber ibadet sayısını ve çeşidini artırırdı. Bu dönemde Cebrail her gün nazil olup onunla birlikte Kur’an’ı tilavet ederdi. Peygamber bu ayda daha fazla cömert olur, çokça hayır ve sadaka verirdi. Buhari’nin îbn Ab-bas (r.a.)’dan rivayetine göre o şöyle demiştir: «Rasûlüllah salîallahu aleyhi ve sellem insanların en cömerti idi. Ramazan’da Cebrail ile görüştüğü zaman daha cömert olurdu. Ramazanda Cebrail ile her gece karşılaşır, ona Kur’an’ı okurdu. Rasûlüîlah salîallahu aleyhi ve sellem süratli esen rüzgârdan daha fazla hayra koşardı.»
Ramazan’a mahsus olmak üzere diğer aylarda yapmadığı ibadetler ya¬pardı. Zaman zaman bu ayda gece ve gündüz saatlerinde ibadete daha çok vakit ayırabilmek için visal orucu tutardı. Ashabını ise visal orucu tutmaktan menederdi. Kendisine: “Ama sen visal orucu tutuyor¬sun ” dedikleri vakit onlara: “Ben sizin durumunuzda değilim. Ben Rabbimin katında gecelerim —olurum—. O beni yedirir ve içirir.” Cevabını verdi.
Fecrin doğmasından güneşin batmasına kadar iftar edici şeylerden kendini alıkoymak: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: «Arttık onlara yaklaşabilirsiniz. Allah’ın sizin için takdir ettiğini dileyin.
Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar, yiyin için. Sonra orucu geceye kadar tamamlayın.» (Bakara 187) Beyaz ve siyah iplikten maksat; gündüzün beyazlığı, gecenin karanlığıdır. Buharı ve Müslim’in rivayetlerine göre ‘Adiy bin Hatem şöyle demiştir: «Beyaz iplik, siyah iplikten ayrılıncaya kadar» âyeti nazil olunca, bir beyaz iple siyah ip aldım, yastığımın altına koydum. Gece zaman zaman onlara bakıyordum. Fakat bir türlü birbirinden ayırd edemiyordum. Kuşluk vakti Rasûlüllah’a giderek durumu arz ettim. Rasûlüllah cevaben: «Şüphesiz bu ifade gecenin karanlığı ve gündüzün beyazlığıdır,» buyurdu.»
İbn Abbas (r.a.)’dan rivayetlerine göre; bir adam Nebî aleyhisselâm’a gelerek; ‘Yâ Rasûlallah, Annem, üzerine bir ay oruç borcu olduğu halde öldü. Onun oruçlarını kaza edeyim mi ’ dedi. Rasülüllah; ‘Annenin herhangi bir borcu olsaydı, Öder miydin ’ Adam; ‘Evet’, deyince Ra-sûlüllah; ‘öyleyse Allah’ın borcunu ödemek diğer borçlan ödemekten daha evlâdır’, buyurdu.
Ramazan Orucunun Başlaması
Hz. Peygamber, hilalin görünmesiyle orucuna başlardı. Nitekim bir keresinde İbn Ömer’in şahitliği ile ve bir ke¬resinde de bir bedevînin şahitliği ile oruca başlamıştı. Şayet hilâli görmez ve hiç kimse de hilâli gördüğüne şahitlik etmezse, Şaban ayını otuza tamamlar, sonra oruç tutardı. Hava bulutlu olduğu gün oruç tutmaz, oruç tutulmasını da emretmezdi. Aksine hava bulutlu olduğunda Şaban ayının günlerinin sayısını otuza tamamlamayı emreder, aynen öyle de yapardı. Nitekim Buharî’nin rivayet etti¬ği sahih hadiste Hz. Peygamber (s.a.): “Şaban ayının sayısını tamamla-yın.” buyurmuştur.
İbn Abbas anlatıyor: İnsanlar, Ramazan hilâlinin görülmesi konusunda tartışmaya giriştiler. Kimileri “bugün” ve kimileri de “yarın” dediler. Bir bedevî çıkageldi ve Hz. Peygamber’e (s.a.) hilâli gördüğünü söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) ona: “Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed’in Al¬lah’ın Peygamberi olduğuna tanıklık eder misin ” diye sordu. Bedevî: “Evet” cevabını verince Hz. Peygamber (s.a.) Bilâl’e insanlar arasında “Oruç tutun” diye nida etmesini emretti ve sonra şöyle buyurdu: “Hilâli görünce oruç tutun ve (öteki) hilâli görünce orucu bozun. Şayet hava kapalı olursa sayıyı otuza tamamlayın, sonra oruç tutun. Ondan önce bir gün oruç tut¬mayın. İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) şöyle demiştir: “Oruçlu, günün başında ve sonunda misvak kullanır.’’
İftar ve Sahur
İftarda acele eder ve acele davranılmasını teşvik ederdi. Kendisi sahur yemeği yer, sahur yemeği yenilmesini tavsiye ederdi. Sahuru geciktirir, ge¬ciktirilmesini de teşvik ederdi İftarı, hurma ile bulunmazsa su ile açmayı teşvik ederdi. Hz. Peygamber (s.a.) akşam namazını kılmadan Önce iftar ederdi. Bu¬lursa birkaç yaş hurma ile onu bulamazsa birkaç kuru hurma ile, onu da bulamazsa birkaç yudum su ile orucunu açardı.
Mu’az İbnu Zühre anlatıyor: “Bana ulaştı ki, Resulullah aleyhissalatu vesselam, iftar ettiği zaman şu duayı okurdu: “Allahümme leke sumtü ve ala rızkıke eftartü. (Ey Allahım senin rızan için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açıyorum.)” Mervan İbnu Salim, Hz. İbnu Ömer radıyallahu anhüma’den naklediyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam orucunu açınca şöyle derdi: “Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşaallah Teâlâ sevap kesinleşti.”
Sahurun müstehab olduğu, terk edene ise günah olmadığı üzerinde ümmet icma etmiştir. Enes (r.a.)’den rivayet olunduğuna göre Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «Sahur yemeğine kalkınız. Çünkü sahurda bereket vardır.» Mikdam bin Mâ’di Kerb (r.a.)’den, onun da Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayetine göre Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Sahura kalkmanız gerekir. Çünkü sahurda alınan gıda mübarektir.» Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «Sahur berekettir. Sizden biriniz bir yudum su bile İçmiş olsa sahuru terk etmesin. Allah ve melekleri sahur yapanlara salât okurlar.» Sehl İbnu Sa’d (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ben ailem içerisinde sahur yemeği yiyordum. Sonra ben, sabah namazını Resulullah (aleyhissalâtu vesselam)’Ia birlikte kılmak için süratli yiyordum.”
Bir adam ibn Abbas (r.a.)’a gelerek «Ben sahur yemeğine kalkıyorum, sabah olduğunda şüphelendiğim zaman oruca başlıyorum,» dedi. Bunun üzerine İbn Abbas (r.a.) bu kişiye; «Şüphen tamamen gidinceye kadar, yani fecrin doğuşu sana belli oluncaya kadar ye,» demiştir.