Ancak Kur’an-ı Kerîm geldikten sonra, herkes O’na iman ve O’nunla amel etmekle yükümlüdür. Çünkü “... aralarında ALLAH Teâlâ’nın indirdiği ile hükmet...” buyrulmaktadır ve Kur’an-ı Kerîm en son ve en mükemmel kitaptır, kendinden önceki bütün kitapları neshetmiş yani yürürlükten kaldırmıştır.

“Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab’ı yani Kur’an-ı Kerîm’i gönderdik. Artık aralarında ALLAH Teâlâ’nın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. Ey ümmetler! Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. ALLAH Teâlâ dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde yani yol ve şerîatlerde sizi denemek için böyle yaptı. Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü ALLAH Teâlâ’yadır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeylerin gerçek tarafını O haber verecektir.” (Maide sûresi:48)

ALLAH Teâlâ, Kur’an-ı Kerîm’i önceki kitapları tasdik edici ve gözetici olarak indirdi-ğini haber verdikten sonra Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimize Ehl-i kitabın keyfî isteklerine uymamasını, aralarında ALLAH Teâlâ’nın indirdiği ile yani Kur’an-ı Kerîm ile hükmetmesini emretmiştir.

“Sana şu talimatı verdik: Aralarında ALLAH Teâlâ’nın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. ALLAH Teâlâ’nın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer hükümden yüz çevirirlerse bil ki bununla ALLAH Teâlâ ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.” (Maide sûresi:49)

ALLAH Teâlâ, yahudilerin ve başkalarının tuzağına düşmemeleri için Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin şahsında bütün Mü’minleri de uyarmakta, kendisine dava getirdikleri takdirde onların isteklerine göre değil, ALLAH Teâlâ’nın indirdiği Kur’an-ı Kerîm’e göre hükmetmesini, onların şaşırtmalarına aldanıp da ALLAH Teâlâ’nın indirdiği hükümlerden herhangi birini ihmal etmemesini emretmekte; yahudiler Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin vereceği hükmü kabul etmeyip ondan yüz çevirdikleri takdirde bundan dolayı başlarına felâketlerin geleceğini Resûlullah (S.A.V.) Efendimize haber vermektedir. Çünkü Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin verdiği hükümden yüz çevirmek “adaleti kabul etmeyip haksızlığa ve zulme yönelmek” demektir. Adaletin saptırılması ise toplumu felâketlere sürükler.

“Yoksa onlar İslâm öncesi cahiliye idaresini mi arıyorlar İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı ALLAH Teâlâ’dan daha güzel kim vardır ” (Maide sûresi:49)

ALLAH Teâlâ’dan daha üstün bir hâkim ve O’nun verdiği hükmünden daha güzel ve daha âdil bir hüküm yoktur. Bunu ancak hakka, adalete ve eşitliğe inanan toplumlar anlayabilirler. Kalplerinde hastalık olup ahlâken sapmış olanlar bunu anlayamazlar. Dolayısıyla, haksızlığı ve zulmü hakka ve adalete tercih edebilirler.

“İşte onun için sen Tevhide dâvet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben ALLAH Teâlâ’nın indirdiği Kitab’a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. ALLAH bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. ALLAH Teâlâ hepimizi bir araya toplar, dönüş de O’nadır.” (Şûra sûresi:15)