Erbakan Hoca'nın konuşmalarında, açıklamalarında sık sık vurguladığı Adil Ekonomik Düzen'in mimarlarından Doç. Dr. Süleyman Akdemir'le yaptığımız seri röportajın üçüncü ve son bölümünü sunuyoruz. Akdemir, Adil Düzen'in insanlık için bir umut ve yaklaşım olarak fırsatlar sunduğunu ifade etti. İşte Süleyman Akdemir'in açıklamaları...

"ADİL DÜZEN HAKLIYI GÜÇLÜ KILAN BİR MEDENİYET PROJESİDİR!"

Adil Düzen programıyla ilgili çalışmaların başından bu yana içinde bulunan Doç. Dr. Süleyman Akdemir'le yaptığımız seri röportajın son bölümünü siz okurlarımıza sunuyoruz.

  • Adil Düzen teklifinde öngörülen iyileştirme fırsatları ve unsurlar nelerdir?
  • Adil Düzen neden uygulanmalı?
  • Adil Ekonomik Düzen geleceğe ilişkin nasıl fırsatlar sunmaktadır?
  • Adil Düzen, parti programına alındıktan sonra parti oyu azalmış mıdır? Yükselmiş midir?
  • Adil Düzen Parti Programı uygulama bakımından gerçekleşti mi? Yoksa sadece slogan düzeyinde mi kaldı?

Doç. Dr. Süleyman Akdemir'le Adil Düzen konusunda Milli Gazete Pazar Sohbeti'nin üçüncü bölümünü sunuyoruz.

Milli Gazete yazarı Adnan Öksüz sordu, Doç. Dr. Süleyman Akdemir cevapladı;

SORU: Adil Ekonomik Düzen geleceğe ilişkin nasıl fırsatlar sunmaktadır?

SÜLEYMAN AKDEMİR: SWOT analizinde ileri sürülen model ve/veya parti programlarının ortaya çıkarmış olduğu fırsatlar da ayrı bir öneme sahiptir. Bu fırsatlara da işaret etmek gerekir.

Uygarlıklar canlılara benzerler. Doğarlar, gelişirler, yaşlanırlar ve tarih sahnesinden çekilirler. Şu anda Batı uygarlığı dönemini yaşıyoruz. Ancak bu uygarlık da pik dönemini yaşamış ve yaşlanmıştır. Birinci ve ikinci dünya savaşlarını önleyemediği gibi hemen her alanda sorunlar ile karşı karşıya kalmıştır. Bu sorunlar her geçen artmakta ve yeni çözümler üretilememektedir. Tarihi yaklaşım yeni bir aşamanın içine girilmesi gerektiğini gösterir. Gücü üstün ve güçlüyü daha güçlü kılma dışında bir derdi olmayan kapitalist ve sosyalist uygulamaları ile bir taraftan sermayeyi egemen kılarken diğer taraftan kamuyu egemen kılar. Adil Düzen önerisi yeni hakkı üstün tutan bir aşamaya işaret eder ve yeni bir dünya yaklaşımını öne çıkarır. Bu yaklaşım insanlık için bir umut ve yaklaşım olarak fırsatlar sunar. Devlet yapısı tarih boyunca gözlem ve deneyime dayalı olarak gelişmiştir. Günümüzde hem fen bilimlerinde hem de sosyal bilimlerde son derece önemli ve ciddi olaylar yaşanır. İnsanlık toplumsal yapıları tasarlama yeteneğini kazanmıştır. Böyle bir durumda bu konuyu bilimin ışığında incelemek, adaleti her şeyin üstünde tutan bir medeniyete dönüştürmek mümkün olabilir.

Söz konusu “Adil Düzen” programının yerel yönetim yapılarında pilot uygulama olarak uygulanması halinde, dönüşüm geliştirilebilir ve fırsata dönüştürülebilir, kooperatif uygulamalarıyla yeni modellerin geliştirilmesine zemin hazırlanabilir, değişiklik yapılabilir.

Ekonomik birimlerde merkeziyetçilik ön plana çıkarken, merkezi olmayan idari birimlerde özerklik ön plana çıkar. Bu şekilde hem bireysel özgürlükler hem de ekonominin ihtiyaç duyduğu ölçek yakalanır. Merkeziyetçilik ve yerellik/yerindelik arasındaki hiyerarşik yapı, hakimiyet olarak değil, hizmet olarak uygulanır.

Önerilen adil düzende ekonomik yapı kapitalizmde sermayenin ve sosyalizmde ise devletin egemenliğine karşı ekonomik girdiler arasında adil bölüşümü esas alır ve paylaşıma dayanan ortaklık ekonomisini geliştirerek serbest sözleşmeler yoluyla gelir dağılımındaki dengesizlikleri ortadan kaldırmayı hedefler. Bu durum insanlık adına büyük fırsata dönüşebilir.

Önerilen adil ekonomik düzende faizli işlemler ve haksız/emeksiz kazançlar yerine bir taraftan ortaklık ekonomisi ileri sürülürken diğer taraftan faize alternatif olmak üzere selem sistemi öne çıkarılır. Günümüzde bozulmuş olan gelir dağılımı dengesi bu uygulamalar ile dengeye getirilebilir. Ayrıca selem sistemi ile mala karşı senet sistemi ile reel ekonomiye dayanan para sistemine de geçilebilir. Karşılıklı para basmalar ile enflasyon devre dışında bırakılabilir.

Yine önerilen vergi sistemi ile haksız vergi sistemi yerine oranları anayasa ile belirlenen ve hükümetlerin keyfi dışına çıkarılan adil bir vergi sistemi ile hem kamu hizmetleri ve görevleri etkin kılınabilir hem de aynî alınarak ödeme kolaylığı sağlandığı gibi aynı zamanda vergiler oranında kredi hakkı tanınarak tüm işletmelere etkinlik kazandırılır.

Yine adil düzende önerilen çoğunluk yerine çoğulculuk sistemi bir taraftan farklılıkların bir arada uzlaşarak yaşamalarına imkân sağladığı gibi aynı zamanda çatışma ve kutuplaşmaları da sona erdirir. Dünya üzerinde huzur ve güven ortamı etkin hale gelir.

Ahlak ve maneviyat alanında önerilenler bu tür sivil toplum kuruluşlarına işlevler verdiğinden güven ortamını artırır. Ahlaki/dini gruplar ile cemaatlerin verecekleri tezkiyeler ile grup içi dayanışmayı sağlayarak teminatlı iş yapılmasının önü açılır. Bu tür grup teminatları bir taraftan kişilere imkân sağladığı gibi karşısında olanlara da güvence/teminat verir. Toplumsal yapı içinde fırsatlar sunmuş olur.

Whatsapp Image 2025 12 28 At 15.29.24 (1)

SORU: Adil Düzen Teklifinde Öngörülen İyileştirme Fırsatları ve Unsurlar Nelerdir?

SÜLEYMAN AKDEMİR: Toplumsal yapının iyileştirilmesinden söz edilirken öncelikle şu hususlara dikkat edilir: Öncelikle küçük birimler birbirinden ayrılır ve kooperatifçiliğin gelişmesi hızlandırılır. Bu konudaki araştırma ve geliştirme çalışmaları küçük birimlerle başlatılır. İlim insanları bu birimleri doğal seyrinde ve yapısında gözlemlerler, bunlara müdahale etmezler. Adil düzende en uygun başvuru birimi ilçe yerleşim yeridir. Siyasal düzen böyle bir değişikliği veya girişimi kabul etmezse, kooperatiflerin iç tüzüğünde ve iç tüzüğünde, hem daha geniş kapsam ve yapıda insan haklarının vurgulanması, hem de sivil toplumun özelliklerinin yer alması yönünde denemeler yapılabilir. Bu durumda kamuoyunun önündeki bürokratik engeller de ortadan kalkar.

Tehditler: SWOT analizinin son bileşeni önerilen sistemin ne gibi tehditlere maruz kalacağı ve/veya ne gibi tehditler oluşturacağıdır.

İlk tehdit, Gücü Üstün Tutan Uygarlık Anlayışıdır. En önemli tehdit halen içinde yaşamış olduğumuz uygarlık anlayışından gelir. Biyolojik görüşü kabul etmeyenler egemenliklerini kalıcı olduğu düşüncesindedirler. Bunu sağlamak için oluşan karşı düşüncelerin gelişmesini önleyici her türlü önlemi almaya çalışırlar. Adeta doğmasının önüne geçmek için özel bir gayret içine girerler.

Sermayeyi merkeze alan kapitalist düşünce ile devleti merkeze alan sosyalist düşünce kendi görüşlerini üstün kabul ederler. Bu nedenle de adil bölüşüm ve dengeli dağılım hallerinde güç kayıplarına uğrayacaklarını zannı ile yeni önerilere karşı çıkarlar ve her türlü yeni oluşumları birer tehdit olarak görürler ve hukuki yasaklar ile engellerler.

Faiz ile ilgili kurumlaşmış bankalar kurmuş oldukları düzenin bozulmasına veya değişmesine karşı çıkarlar. Keza sigorta şirketleri de düzenlerinin bozulmasını istemezler. Siyasilerin seçiminde etkili olan sermaye bir taraftan kendi düzenlerini koruma altına alırken diğer taraftan aksine gelişmelerin de önüne geçmeye çalışırlar.

Merkezi otoriteyi ellerinde bulunduranlar yerel yönetimlerin güçlenmesini istemezler. Kurdukları vesayet sistemine karşı gelenleri gerek bürokrasi gerekse üniter devletin katı kuralları içinde en sert bir şekilde engellerler.

Dini inançları sosyal hayatın dışında kabul eden laiklik anlayışına sahip olanlar dinleri Allah ile kul arasında kabul ederek onun sosyal oluşunu reddederler. Bu durum toplumsal kurumlar olan din, ilim, ekonomi ve idare arasında dengeyi esas alan ve farklılıkları bir arada yaşatan Adil düzenin laiklik tanımını kabul etmezler. Çarpık ve dengesiz laikler yeni dengeyi esas önerilere karşı bir tehdit olarak karşımıza çıkar.

Tek tip eğitim ve öğretim anlayışı da çoğulculuğu ve rekabeti kabul etmediğinden karşımıza bir tehdit olarak çıkar.

Statükodan yana olan özellikle çoğunluğu elinde bulunduran siyasi partiler mevcut otoritelerini kaybetmemek adına yeniliklere karşı çıkarlar. Hatta bu konularda çatışmalara girebilirler. Bu endişelere bağlı doğal hukuk anlayışı pozitif hukuk anlayışına dönüşür ve statükoyu koruma adına insanlık dışı yollara başvurulur, yasal zemini kendilerine yönelik teçhiz ederler.

Tehlikeli Yönler ve Bunlara Karşı Alınabilecek Önlem ve Tedbirler üzerinde de durulabilir.

Hakkı üstün tutan dünya görüşü tarihsel süreç içinde insanlara her zaman yeni oluşumları meydana getirir ve haklıyı güçlü kılan sistemleri oluşturur. Eski Mısır sonrası karşı İbrani uygarlığını, Eski Yunan sonrası Hıristiyanlığı, Eski Roma ve Bizans sonrası İslam uygarlığını oluşturmuşlar ve geliştirmişlerdir. Batı uygarlığına karşı da elbette hakkı üstün tutan ve haklıyı güçlü kılan yeni bir uygarlığın arifesinde olduğumuzu gösterir. Bu durumun tespiti yapıldıktan sonra Adil Düzen çalışmaları hız kazanır.

Diğer taraftan karşılıksız paralar ile mevcut faiz uygulamaları mevcut durumu sürdürülebilir olmaktan çıkarır. Mevcut sorunlar giderilemez, çözüm üretilirken yeni sorunlar ortaya çıkar. Batının çöküş sinyalleri artık artmıştır. Buna karşı yeni düşünce ve görüşlerin geliştirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Yeni uygarlığın doğuş sancıları iyice ortaya çıkmıştır. Adil düzen önerileri ortadaki tehditleri kaldırmaya yönelik çabalar olarak değerlendirilebilir. Hakkı üstün tutan dünya görüşü ve haklıyı güçlü kabul eden anlayışa dayanır. Adil ekonomik düzen içinde kredinin faiz dışında faydalı olabileceği kurum ve sistemleri öne çıkarmak gerekir.

SORU: Adil Düzen neden uygulanmalı? 9 maddede ifade eder misiniz?

SÜLEYMAN AKDEMİR:

  • Adil düzen öncelikle hukuku doğal/ilahi hukuka dayandıran haklıyı güçlü kılan bir medeniyet projesidir. Günümüz gücü üstün tutan Batı uygarlığının bir alternatifidir. İnsan ile insan haklarının kurtuluş reçetesidir. Bu açıdan bakıldığından geciktirmeden çalışmalara başlanılmalı ve adım adım uygulanmalıdır.
  • Batının egemen olduğu bu dönemin değişimi ve dönüşümü paradigma değişikliği ile mümkündür. Adil düzen çalışmaları bu konuda öncülük etmektedir. Bu konunun önce farkına varılması daha sonra farkındalık oluşturulması gerekir.
  • Bu konuda adil ekonomik düzen çalışmaları öne çıkar ki bunun anlamı faizli sisteme karşıekonomik girdilerin adil bölüşümüne imkân sağlayan ortaklık ekonomisi geliştirmekten geçeceği kabul edilir.
  • Adil Düzen sadece ekonomiden ibaret değildir. Aynı zamanda ahlaki, ilmi ve siyasi düzenler konusunda da değişim ve dönüşümden yanadır. Ahlaki düzen ile dine ve ahlaki kuruluşlara yer verilir ki bu kuruluşların toplum düzeni içinde nasıl yer alacağı öne çıkar. İlmi düzen ile ekoller ve bunlar arasında rekabet önem taşır. Siyasi bakımdan da çoğulculuk ve farklılıkların bir arada yaşaması çıkar.
  • Bütün bu kurum ve kuruluşların hakkı üstün tutan medeniyete göre oluşması gerekir. Karar mekanizmalarında ekseriyet kararları yerine çoğulculuğu geliştirecek arayışlar içine girmeleri gerekir.
  • Yerinden yönetim ile merkezi yönetim arasında denge kurulması, apartman, bucak, il ve ülke kademelerinin her birinde siyasi bağımsızlık, özerklik ve hürriyetler sağlanırken, semtler, beldeler, bölgelerde ekonomik birliktelik ve üst birimden atama ve görevlendirme sistemi kurularak denge kurulmalıdır. Adil Düzen bu dengeden yanadır.
  • Çağımızın gelmiş olduğu seviye göz önünde tutularak merkezden dayatma yerine küçük birimlerde pilot uygulama ve denemeler ile adil düzene adım adım geçilmelidir.
  • Önce insanlar küçük birimlerde kendilerini geliştirmeli ve değiştirmeli, daha sonra başarırsa toplumu değiştirmelidir. Bu açıdan bakıldığından en iyi deneme birimleri olarak Kooperatifleşmeden yararlanılmalıdır.
  • Konunun İslami bakımdan değerlendirilmesi gerekirse, her şeyden önce önerilenlerin en azından mevcut seviye kadar olması hatta mevcudun daha iyisi ve ilerisi olması gerektiği göz ardı edilmemelidir.

Whatsapp Image 2025 12 28 At 15.29.24 (2)

SORU: Bu konuda, bizim soramadığımız sizin eklemek istediğiniz hususlar var mıdır?

SÜLEYMAN AKDEMİR: Son olarak ekleyeceklerim şunlardır: Adil Düzen ve kooperatif kavramı, İslami değerler çerçevesinde geliştirilen hem ekonomik hem de sosyal sorunların çözümünü amaçlayan alternatif bir model olarak dikkat çeker. İmkân ve fırsat eşitliği, çıkar paralelliği, nimet külfet dengesi ve mikro makro denge kriterlerine dayanan ekonomik ve sosyal bir yapı önerir. Adalet, dayanışma ve paylaşma temel ilkelerine odaklanan bu model, sosyalist sistemin merkezci yaklaşımının yanı sıra kapitalist sistemin bireysel çıkar ve rekabete dayalı yapısının aksine bir düzen önerisi olarak öne çıkar. Millî Görüş Hareketi (MGH) içinde Refah Partisi döneminde parti programı haline gelir.

Bu konuda Akevler Kooperatifi'nin faaliyetleri iki kısımda incelenebilir. Birincisi bir kooperatif modeli olarak ele alınmasıdır ki kurulduğu 1967 yılından beri ayaktadır. Gerçekleştirmeye çalıştığı projeleri ortaklık ekonomisi çerçevesinde hayata geçirmeye çalışmıştır. Özgün bir kooperatif ana sözleşmesini Bakanlığa kabul ettirmiştir. İzmir, İstanbul ve Yalova illerinde taşınmazlar edinmiş, faaliyetlerini tüm zorluklara rağmen bugüne kadar da herhangi bir banka veya kredi kuruluşundan kredi almadan ortaklarının katılımı projelerini büyük ölçüde gerçekleştirmiştir.

Adil Düzen Parti Programı açısından konu ele alınacak olursa bu konu farklı bir alan olan siyasi kriterler ile değerlendirilmesi gerekir. Bu açıdan bakıldığında aşağıdaki değerlendirmeler yapılabilir.

  • Adil Düzen Refah Partisi programına alındıktan sonra parti oyu azalmış mıdır? Yükselmiş midir? Bu sorunun cevabı çok nettir: artmıştır. O halde siyasi bakımdan Refah partisi lehine olumlu bir sonuç doğurmuştur.
  • Adil Düzen Parti Programı uygulama bakımından gerçekleşmiş midir? Yoksa sadece slogan düzeyinde mi kalmıştır? Bu sorunun cevabı da nettir. Öncelikle koalisyon ortağı bu programın uygulanmasına karşı çıkmış ve/veya öncelikli olmaması gerektiğini ileri sürerek askıya aldırmıştır. Bu durumda uygulama tartışması yapılamaz. Ancak bu konuda Türkiye’de Adil Düzen benzeri halen oluşturulmuş yeni bir yaklaşım ve/veya proje üretilmemiştir. Adil Düzeni mukayese şansımız da bulunmamaktadır.
  • Son tahlilde Akevler Çalışma Gurubu ile yapmış olduğum görüşmelerde öne çıkan husus aşağıda verilmiştir.
  • Bunlara göre Akevler Kooperatifi bir model çalışmasıdır ve model geliştirme merkezi olarak değerlendirilmelidir. Deneme ve yanılmalar ile hukukun hakka dayanması haklının güçlü kılınması, bir araya gelinerek ortak işler yapılması, bir arada yaşama formüllerinin bulunması, işletmeler olarak faize karşı ortaklık ekonomisi çerçevesinde adil bölüşüm projeleri geliştirilmesi, selem uygulamaları, kefalete dayalı akile/dayanışma sistemleri kurulması ve benzeri faaliyetlerde araştırma ve geliştirme çalışmaları ve çabalarıdır. Mikro düzeyde daha fazla örneklerin oluşturulması ve kooperatifleşmenin yaygınlaştırılması gerekir. Kooperatif bütün bu faaliyetleri kendi ortakları ve imkânları hiçbir yerden destek ve kredi almadan yürütebilmiştir ve halen ayaktadır. Bu Türkiye şartlarında bir başarı sayılabilir.
  • Ancak olaya siyasi bakımdan bakıldığında her ne kadar Adil Düzen Parti Programı seçim beyannamelerinde kabul edilmişse de Parti üyeleri kooperatifleşme sürecine girmedikleri sadece seçim kazanıp iktidar ele geçirildikten sonra değişime inanmışlardır. Akevler çalışma gurubu kendi hayatlarını değiştirmeye yanaşmayanların başkalarının hayatların değiştiremeyeceği kanaatindedirler. O nedenle Adil Düzen bir slogandan öteye gidememiş ve halka mal edilememiştir.
  • Bir üçüncü soru bu programın İslamiyet’e uygunluğu meselesidir ki Akevler Kooperatifi bütün uygulamalarını usulü fıkıh ve dört delil çerçevesinde yürüttüğü bir proje ve model olduğu kanısındadır. Onlara göre bireyler bir araya gelerek gerek çalışmaları ve gerekse uygulamaları ile kendilerini değiştirmedikçe ve bu arayış içinde olmadıkça ne İslamiyet’i ne de günümüzü anlamaları şansı yoktur. Uygulama olmadan yapılan sözler sadece sözler olarak kalırlar.

* Teşekkürler...

Röportaj: Adnan Öksüz