28 Şubat Post Modern Darbesi, medyanın, bu darbeyi arkalayan sivil toplum örgütlerinin, bürokrasinin, yargının ve en büyük ayağında toplumu sindirme, biçimleme, korkutma paradigmasıyla militarizme selam durdukları meş’um süreçti.
Böyle eğitildik. Medya şunu yapmadı. Daha önce demokrasiye çok duyarlıydı da, Erbakan geldiğinde demokrasi katledilince askerin yanında yer almadı. Medya zaten hep askerin yanındaydı. 27 Mayıs’ta da askerin yanındaydı, 12 Mart’ta da askerin yanındaydı. Biz hep böyleydik. O dönem geçti artık. Demokrasiden yana tavır koymayan medya yanında Batı Çalışma Grubu çıktı ortaya. Askerin böyle bir faaliyet yapmaması gerektiğini hiç kimse sorgulamadı?
Bu doğruydu çünkü. O felaketi giden Türkiye’yi durdurmak için askerin göreviydi. Böyle algılanıyordu. Bu algıyı biz 1960’dan itibaren yerleştirdik. Cumhuriyet Halk Partisi yerleştirdi, medya yerleştirdi. Burada tek başına medyayı suçlama. Üniversiteyi suçla. Halk Partisi’ni suçla. Diğer partileri suçla. Dik duranlar elbette oldu, onların haklarını yememek lazım. Ama, büyük bölümümüzün yatacak yerimiz yok .
İlk başta şu olsun istiyorum ben. Önce bu işi yapanların hesap vermesi lazım. Medyası, şusu busu, arkasından gelir. Çünkü biz 12 Eylül’de medyayı mı yargıladık? 27 Mayıs’ta medyayı mı yargıladık? "Paşam neredesin" diye yazı yazanları mı yargıladık? 28 Şubat’ta medyanın tepesinde tepinmeye gerek yok. Seyirci, izleyici, okuyucu zaten onu yargılıyor. Problem, öncelikle bunu yapanların hesap vermesi gerekir. Diğerleri elendi, bitti, cezasını buldu zaten. Asker gazeteciler cezalarını buldular”
28 Şubat’tan çok sonra Erbakan hoca Milli Gazete başta olmak üzere bazı gazete ve yazarları Hidiv Kasrı’nda toplar. Refahyol hükümetine 28 Şubat’ta yapılan bühtanı uzun uzadıya anlatır ve medya ile ilgili şu değerlendirmeyi yapar. “Bakın bunu 28 Şubat’ta hükümetimizi destekleyen medyayı istihza etmek için söylemiyorum. 28 Şubat’ta diğer medya organları tanklarıyla, tüfekleriyle, toplarıyla bizim üzerimize gelirken, bizi destekleyen bir kaç gazete ve medya organı mantar tabancası mesabesinde kalmıştır. Bu da bir ülkede medya organlarının müspet ve menfi, hayra motor, şerre fren olmasının ne kadar önemli olduğunun açık bir göstergesi olmuştur”