Okullarda yalnızlaştırılan kızlarımız, bacılarımız, itilen, kakılan inançlı kesimler… Başörtüsünden, sakalından ötürü dışlanan, potansiyel suçlu görünen insanlarımız.

Uyduruk hikâyelerle, düzmece haberlerle, millet iradesinin alaşağı edildiği günler… 28 Şubat, millete silah çekildiğinin resmidir.

Acı olan, failleri belli, postmodern darbesinin hâlâ sürüncemede durmasıdır.

Ne mi oldu 28 Şubat’ta?

Milletin seçtiklerini beğenmedi darbeciler.

Eline silah verdiğimiz… Bizi düşmandan koruyun, vatanı bekleyin dediklerimiz, irademiz üstünden tanklar geçirdiler.

Bizim dediğimiz gibi yaşayacaksınız, bizim dediğimiz gibi inanacak, ibadet edeceksiniz dediler.

Kendilerini efendi, devletin ve milletin sahibi, bizi ırgat, amele ilan ettiler.

Müslümanları hakir, aşağı, değersiz ilan ettiler.

Hükümetleri millet değil, biz tayin ederiz, dediler.

Milletin birinci parti konumuna getirdiği Refah Partisi’ni potansiyel suçlu ilan ettiler, kapatmak için her yola başvurdular.

Milli Görüş’ün liderini… Merhum Necmettin Erbakan’ı düşman bellediler. Başbakan olmaması için, ülkeyi yönetmemesi için her yolu denediler.

Milletvekillerinin bulunduğu Meclis odalarında tehditler savurdular.

Milletle savaşa kalkıştılar, milletin inancıyla alay ettiler… Yeni bir din ihdasına çalıştılar.

Uyduruk hikâyelerle, algılar oluşturdular. Ortada çizdikleri hiçbir resim yok iken... Hiç bir kötülük bulunmazken, insanları, sanal korkularla yönetmeye başladılar.

Üniversitelerin kapılarını, inançlı kızlarımıza kapattılar. İkna odaları marifetiyle, manevi işkencehaneler ihdas ettiler.

Hâlbuki demokrasilerde, seçimden birinci çıkan parti, hükümeti kurma yetkisini alırdı. Teamül böyleydi.

Cumhurbaşkanı Demirel, millet iradesine ram olmak yerine, darbecilerin sözlerine kapılınca, tereddütlü hareket etti.

Anavatan Partisi’nin başında bulanan Mesut Yılmaz da, Doğru Yol Partisi’nin başındaki Tansu Çiller de, koalisyona, darbecilerin yaydığı korku yüzünden yanaşmıyorlardı.

Muhsin Yazıcıoğlu o günlerde, her iki partiye dönerek, “Millet Refah Partisi’ni birinci parti yapmıştır. Hükümeti de, birinci olan partinin genel başkanı Sayın Necmettin Erbakan kurmalıdır”

demişti.

Birçok emekten sonra, Refah-Yol Hükümeti kurulmuştu. Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları, hükümete dışarıdan yedi milletvekiliyle destek vermişler, milli iradenin, milletin yanında

durmuşlardı.

Ömrü kısa süren Refah-Yol Hükümeti’nin başında bulunan Başbakan Necmettin Erbakan, kısa sürede, ülkeyi rahatlatacak adımlar atmış, havuz sistemiyle, ekonomiyi raya oturtmuştu.

Darbeciler rahat durmadılar.

Hükümeti yıkmak için her yolu denediler. Demirel’i de kullanarak, milletin iradesi yerine, darbecilerin iradesini koydular.

Bugün… Milletin kalbinde, Necmettin Erbakan ve Muhsin Yazıcıoğlu hep yaşayacaktır… Ama darbecilerin üstündeki lanet, hiçbir zaman silinmeyecektir.

Lakin…28 Şubat darbesini yapanların kimlikleri, isimleri, fiilleri belli iken, hâlâ bugün itibarıyla, davanın sonuçlanmamış olması… Darbe yapanların elini kolunu sallayarak dolaşıyor

olmaları manidar değil midir?

Bu vesile, o günlerin kahramanları Necmettin Erbakan ve Muhsin Yazıcıoğlu’na dualarımı yolluyorum.

Davaları davamızdır…