Serdengeçtilere her dönem ihtiyaç vardır. Manevi mimarların yanında Serdengeçtilerde olmalı ki bir taraf fikri ve ruhi gelişime katkı yaparken öbür taraftan bu çalışmayı akıncı ruhu ile Serdengeçtiler daha uzaklara yaysınlar. Elbette manevi mimarlar çoğu zaman birer akıncı olarak da görev yapmışlar, inançları uğruna her türlü tehlikeyi göze almışlardır. Kısacası, inançları uğruna şehadeti en büyük mükafat bilmişlerdir. Bu denge, yani manevi mimarlar ile akıncıların arasındaki uyum ne zaman bozulmuş ise toplumsal çöküntüde beraberinde gelmiştir. Bazen de Serdengeçtiler işin iki boyutunda faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Belki kısır dönemlerden geçiyor almaları sebebiyle belki de topluma o dönemde hakim olan zihniyete sebebiyle ağırlıklı olarak düzene yönelik tepkisel bir mücadele vermişlerdir. Görevlerini böyle yapmışlardır.

Osman Yüksel Serdengeçti bu isimlerden birisidir. O CHP zihniyetine ve uygulamalarına karşı hayatı boyunca mücadelesini sürdürmüş, o günün şartları içinde görevini yapmış, iz bırakmıştır. Ne var ki insanımızın ister unutkanlığı, ister vefasızlığı sebebiyle adeta unutulmaya terk edilmiştir. Belki de ağabeyleri unutturmadan ya da itibarsızlaştırmadan ağabey mertebesine çıkamayacağını düşünenlerin tavrı sonucu ortaya böyle bir durum çıkıyor.

Bu konuya sonra yeniden döneriz. Bugün Osman Yüksel Serdengeçti ağabeyi saygıyla ve rahmetle anlamak istiyorum. Onun üzerimde hakkı, fikri yapımın oluşmasında katkısı vardır.

Osman Yüksel Serdengeçti ağabeyi önce zaman zaman çıkardığı ve her sayısında üçer, beşer dava açılan Serdengeçti Dergisinden tanıdım. Daha sonra Akşam lisesinde okuduğum yıllarda - yani bundan 52 yıl önce- Liselerarası Şiir okuma yarışması düzenlemiştik. Dereceye gireceklere hediye vermek istiyorduk. Ama hepimiz züğürt takımındandık. Arkadaşımız Mehmet Özdemir, Osman ağabeye gitmemizi, bize vereceği kitapları yarışmaya girenlere ödül olarak verebileceğimizi söyledi. Hemen Denizciler caddesindeki kitapçı dükkanının yolunu tuttuk. Dükkana girer girmez bizleri güler yüz ve sevgiyle karşıladı. Her zaman yanından eksik etmediği kuruyemişlerden ikram etti. Kısa bir sohbetin ardından meramımızı anlattık. Hemen oturduğu yerden kalkarak raflardan kitaplar indirmeye başladı. Mehmetin ve benim kucağımızı kitapla doldurdu. Biz de teşekkür ederek yanından ayrıldık. Yarışmaya her katılana en azından bir kitabı Osman Ağabeyin cömertliği sayesinde verme imkanı bulduk. Ondan sonraki yıllar boyunca sık olmasa da zaman zaman bir araya geldik. Bir defasında Serdengeçti Dergisinin bir sayısı hakkında 9 dava açılmıştı. Ondan sonraki sayının çıkma ihtimali yoktu. Ziyaretine giden bir grup genç çok üzgündük. Onda ise en ufak bir üzüntü yoktu. Sanki daha dergiyi çıkarmadan başına nelerin geleceğini kestirmişti ve en ağır hapis cezalarına hazırlıklıydı. Kısacası bizi o teselli etmişti. Bu noktada Osman Yüksel ağabeyi genellikle insanlar milletvekili seçildikten sonra Meclise kravatını beline bağlayarak gitmesi ile hatırlarlar.Halbuki Osman Ağabey sadece o değildir. O tavrı düzene tepkisinin yansımalarından sadece birisidir. Hayatı düzene tepki ile geçmiştir. Osman ağabey aynı zamanda kimseye karşı borçlu kalmayan bir insandı. Söz gelimi hasta olup hastanede yattığı günlerde ziyarete gitmiştim. Bedeninin bir tarafı titriyordu ama, bizleri sanki hasta değilmiş gibi her zamanki esprili ve güler yüzlü haliyle karşılıyordu. Geçmiş olsun deyip, hastalığının sebebini sorduğumda, "Abdülkadir... Başbuğun, Ey Türk! Titre ve kendine dön" talimatına uyduk titremeye başladık ama bir türlü kendimize gelemedik" karşılığını vermişti. O hastalığından sonra bir türlü düzelemedi. Ziyaretimizden kısa bir süre sonra Milli Gazetenin Demirtepedeki bürosunun kapısı çaldığında Osman Ağabeyi bir delikanlının koluna girmiş kapıda karşımda görünce yaşadığım şaşkınlığı hâlâ hatırlarım. O halde niçin geldiğini, bir şey varsa bizi çağırmasının yeteceğini söylediğimde, "Abdükadir... Bu hastalık yakamı bırakacağa benzemiyor. Aksekiye gitmek istiyorum. O bakımdan borçlu kalmamak için iadeyi ziyarete geldim" dediğinde yaşadığım ruh halini anlatmam mümkün değil.

Geçmişin emektarlarını ve çilekeşlerini unutmamak gerektiğini hatırlatarak Osman Ağabeyi ölümünün 29. sene-i devriyesinde rahmetle anıyorum. Mekanın Cennet olsun Ağabey... Amin.