Mümkün olduğu kadarıyla BDPlileri anlamaya çalışıyoruz!

İçinde bulundukları şartları göz önüne alarak kimi söylemlerini duymazlıktan geliyoruz!

Ama bu üslupla BDPlilerin başarılı olmalarının çok zor olduğunu da görüyoruz!

Bir taraftan barış için çalıştıklarını söylüyorlar ama diğer taraftan da barış yapmak istedikleri insanların nasırına basmaktan hiç çekinmiyorlar!

İstedikleri barış, her ne istemişlerse hepsinin "aynen kabulünü" gerektiriyor!

Yani hiç pazarlık kapısı bırakmıyorlar!

İki kişi, iki kurum ya da iki görüş arasında bir anlaşmazlık varsa bu anlaşmazlığın giderilmesi samimi olarak isteniyorsa o zaman yapılması gereken nedir

Tarafların karşılıklı verebilecekleri tavizlerin tamamını vermeye hazır olmalarıdır, değil mi

Taraflardan biri hiç fedakârlık etmeden "hep benim dediğim olacak" derse anlaşma sağlanabilir mi

BDPliler olaya hem böyle yaklaşıyorlar hem de karşı tarafı sürekli tahrik edici beyanları dillerinden düşürmüyorlar!

Bir bakıyorsunuz insanları çocuklarını okullara göndermemeye, dükkânlarını açmamaya davet ediyorlar!

Bir bakıyorsunuz bu davetle de yetinmeyin daha radikal eylemlerden söz ediyorlar!

Bu da hızlarını kesmiyor "Azdan az, çoktan çok" diyerek kendi sayılarının az olduğunu bu nedenle silahlı mücadele de verecekleri zararın az olacağını ama devlet güçlerinin sayısının çok olduğu için verilecek zararın da çok olacağını ima ediyorlar!

Sonra da biraz üstlerine gidilince kendilerinin barış için çaba harcadıklarını iddia ediyorlar!

El insaf!

Bu nasıl barış arayışıdır!

Karşı taraf sürekli tahrik edilerek, sürekli nasırına basılarak barış tesis ettirilebilir mi

Şimdi birileri de "Azdan az, çoktan çok" diyen anlayışa karşı "Azın tamamı gider ama çoktan geriye yine de bir şey kalır" anlayışı ile çıksa haksız sayılırlar mı

Evet, ortada devasa bir sorun olduğunu biliyoruz!

Sorunun çözümünün kolay olmadığını da biliyoruz!

Ama bir şey daha biliyoruz ki, bu sorunu BDPlilerin izlediği politika ile çözmekte mümkün değil!

İktidarın soruna yaklaşım biçimde ciddi hatalar olabilir ancak bu hataları gidermenin yolu "ateşin üzerine benzinle gitmek" değildir!

BDP sorunun çözümünde dağdaki "kötü adam" rolüne karşı Meclisteki "iyi adam" rolünü başarıyla oynamak istiyorsa mutlaka üslubuna dikkat etmelidir!