Sevgili Peygamberimiz, ne yaparsa yapsın Ebucehil
tarafından sevilmemiş.
Peygamberliğinden önce kırk yıl peygamberimizi sevmiş.
Tam insanları İslam a davete başladığı zaman düşmanlığa
başlamış.
Onların hanımlarını, kızlarını, oğullarını haramdan,
fuhuştan, sömürüden, en önemlisi kula kul olmaktan kurtarmaya başladığında ona
düşmanlık yapmaya başlamışlar.
Gaylığın, lezbiyenliğin kanunla korunduğu Sodom da
bunlara İslam ı tebliğ eden ve yapılan işin yanlış olduğunu söyleyen Lut
aleyhisselamı sürgüne göndermeye karar vermişler.
Şeyh Sadi Şirazi, Gülistan isimli eserinde anlatıyor:
Kargayla bülbülü aynı kafese koymuşlar. Bülbülün dili tutulmuş, bir kenara
çekilmiş. Karga ise ellerini ovuşturarak Ya Rabbi, ben ne suç işledim de bunun
gibi çirkin görüntülü, çirkin sesli biriyle beraber yaşamaya mahkum oldum
demeye başlamış.
Bülbül, kargayı sarayına yemeğe davet etse, bülbülün
ciğerini yese karga, bülbülü yine de sevmez.
Bülbül, kargayı en akıllı kuş ilan etse bülbülün aklını
başından alır yine de bülbülü sevmez.
Bütün bunlar Efendimize ve değerli ashabına yapıldı.
Sonuç alamayınca para teklif ettiler, kadın teklif ettiler, devlet başkanlığı
teklif ettiler, yine de başarılı olamadılar.
Kur an-ı Kerim müşriklerin neces/pislik olduklarını haber
verirken (Tevbe süresi ayet 28) kâfirler hayvanlardan da aşağıdır derken (A raf
süresi ayet 179) İslâmcı aydınlarımız gâvura yaranmak için Filan beyin
kitabında, falan beyefendinin dergisinde, feşmekanın panelde dediği gibi diye
başlayan sözleriyle gâvurcukların mikrop kutusu kitaplarını, gencecik
delikanlılarımızın tertemiz yüreklerine yerleştirdiler.
Hiç birimiz Peygamber Efendimizden daha adil, daha
merhametli, daha şefkatli olamayız. Çünkü onun ahlakı Kur an a göreydi. Büyük
bir ahlak üzerine idi.
Buna rağmen O nun Medine devletinde yaşamakta olan
münafık kâfirlerden haber verirken Eğer bir sığınak, mağara veya girecek bir
yer bulsalar oraya çabucak giderler buyuruyor. (Tevbe süresi ayet 57)
Yani rahmet Peygamberinin yönetiminden sıkıldıklarını
haber veriyor Rabbimiz.
Mümin ışık gibidir. Kâfir karanlık gibidir. Işık yanarsa
küfür, ya nura dönüşür veya çeker gider. Veya kuytu bir yerde gizlenir, nurunu
söndüreceği zamanı kollar.
- Peki, bu imansız kâfirlerle ilişkilerimizi kesersek
onları kim kurtaracak
- Hayır, İlişki kesilmesin. Onlara, doktorun hastasına
baktığı gibi bakınız. AİDS, verem, veba, kanser hastalığı insanın bu dünyasında
geçici bir zaman için zarar verir.
İmansızlık hastalığı, insanın sonu gelmez senelerde
cehennemde yanmasına sebep olur.
Ateşe doğru koşan bir çocuk veya deli görseniz malınızı,
mülkünüzü, namazınızı bırakıp onu kurtarmaya koştuğunuz gibi, malınızı,
mülkünüzü harcayın onların imansızlıktan kurtulması için gayret gösterin.
Namazlarınızın ardından dua edin.
Saygın bir kişi olduğunu söylerseniz imansızlığından
memnun olmasını sağlarsınız.
Doktor hastasına Sen beyninden rahatsızsın. Hastahanede
yatacaksın ve seni tedavi edeceğiz diyor. Hasta da hastalığını kabul eder,
hastahanede yatar, ilaçları kullanırsa fayda verir.
Bizimkiler, imansızı kendilerinden yukarıda görüyor.
Değerli yazar, düşünür, sayın gibi ifadelerle gayet sıhhatli olduğunu söylüyor.
Sonrada o sıhhatli adama faydalı olacağını zannediyor ve
kendisine hastalık bulaştırıyor.
Allah korusun bu hastalıkla da ölürse Kur an ın
ifadesiyle Keşke filanı dost edinmeseydim der. (Furkan süresi ayet 28)
Gelin eyvah demeden Allah diyelim.