Mısır halkı, zulme ve zalimlere karşı destanlar yazıyor. Bu ülkenin zalimleri ve yeni firavunları da tarihte eşi benzeri görülmemiş mezalim sahneleri yazıyor ve irtikâp ediyorlar. Maalesef Mısır firavunlar ve Irak ise nemrutlar diyarı olarak anılıyor. Bu ülkelerin siyasi genetiğinde firavunlar ve nemrutlar var. Tarih bu yönüyle hep tekerrür ediyor. Birinde; Firavun karşısında destanın ismi Musa, diğerinde ise Nemrut karşısında İbrahim. Mısır yüzyıllardan beri böyle bir mezalimle karşılaşmadı. Müslüman Kardeşlerin ileri gelenlerinden Cemal Haşmet, TRT Türkiye (Arapça Kanal) ekranlarından olup biteni şu sözlerle özetliyor: Meydanlarda yaptıklarını ve eksik bıraktıklarını darağacında tamamlamak istiyorlar. Firavun, Robespierre, Mehmet Ali Paşa ve Nasır müsveddeleri ve kalıntılarıyla karşı karşıyayız. Nasır bile bu zalimlerin eline su dökemezdi. Nasır’da yine de karizma vardı. Sisi, Mehmet Ali Paşa’nın ‘sünnetini/çığırını’ uyguluyor. Dönemin Nakibu’l eşraf Ömer Mekrem halkın öfkesini ve feveranını önüne katarak Hurşit Paşa’yı valilikten azletmişti. Bununla birlikte, Firavun’un Musa’yı kendi otağında beslemesi gibi Ömer Mekrem ve devimciler de yeni vali olarak Mehmet Ali Paşa’yı atayarak kendi felaketlerini kendileri hazırlamışlardı. Ondan taahhüt ve söz alsalar da bunlar suya yazılmış sözlerdi. Önce Mehmet Ali Paşa kendisini iktidara getirenleri sindirmişti. Sonrasında da güç merkezlerini tasfiyeye yönelmişti. Askeri olarak nüfuz sahibi olan kölemenleri ziyafete Salahaddin Kalesi’ne çağırmış ve önceden tertip alarak topları ve mavzerleri hazırlamışlardı.

*

Ziyafet başladıktan sonra Paşa’nın işmarı üzerine toplar kölemenler üzerine ölüm kusmaya başlamıştı. Orada ölen ölmüş ve ölmeyenler de çareyi ve kurtuluşu Afrika içlerinde ve balta girmemiş ormanlarda almışlardı. Sudanlı dostumuz Fatih Ali Hasaneyn kendisi ve ailesinin bu kaçan kölemenlerin neslinden ve torunlarından olduğunu ifade ediyorlar. Bir benzerini Nasır 1954 ve 1966 yıllarında yapmış ve Abdulkadir Udeh ve Seyyid Kutup gibi dava ve fikir devlerini darağacına çekmişti. Dönek Sisi ise hepsini geçmiş ve geçmişte yapılanlara tüy dikmiştir. Mübarek veya Enver Sedat rejimleri Sisi’ye bakarak solda sıfır kalır. Mübarek Sisi’nin adaylığına şapka çıkarsa da Mübarek’in otuz yıl boyunca yapamadığını Sisi günlere sığdırmıştır. Mübarek acaba boynuz kulağı geçti diye buna mı sevinmektedir Sisi ve darbeciler adeta azgın boğa gibi hareket ediyorlar ve önlerine çıkanı tepiyorlar. Bazen iktidar partileri baskın seçimler yaparlar. Sisi ise baskın seçimler yerine dönemini baskın katliamlar ve idamlarla açmıştır. Mehmet Ali Paşa’nın Kale Katliamı’na mümasil ve denk olarak ve belki de onu da fersah fersah katlayarak Nahda ve Rabia katliamlarına imza atmıştır.

*

Amr İbnu’l As veya Romalıların deyimlere geçirdiği gibi, Mısır’da Sisi zulmünü davulla zurnayla karşılayanlar da var. Mısır için söylenen kadim sözlerden birisi şudur: Davulla toplanırlar, sopayla dağılırlar! Günümüzde bir farkla; devrimciler sopayla dağılmazken, darbe taraftarları davulla toplanmaktadır. Bir yönüyle Mısır kadim Mısır’ı hatırlatmaktadır. Tam da üstad Necip Fazıl Kısakürek’in söylediği gibi: “Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.” Darbecilere Deccal’ın davulu veya sedası hoş gelmekte. Mısır’daki özel TV’lerden Sada Beled’de show programı sunan Ahmed Musa isimli bir yorumcu, idam cezalarını yetersiz bulmuş ve bunun artırılmasını talep etmiştir. Bir seferde verilen idam cezalarının çok olduğuna dair eleştirilerin de yersiz olduğunu iddia eden Musa, zamirini şöyle ortaya koymuştur, “Verilen idam sayısı 500 değil, 10 bin hatta 20 bin bile olabilirdi. Onları yakmak lazım, bedenlerini ateşe atmak lazım.” Adı Musa ama Firavun veya Nemrut olmalıymış. İsmi Musa olsa da sıfatı besbelli ki Firavun! Bu idamlarla Sisi nereye varmak istemektedir The Guaridan gazetesi bunun cevabını şöyle vermektedir: Darbe rejimi köprüleri atmış bulunuyor.  Bu idamlarla birlikte, ‘uzlaşmayı unutun’ diyor. Devrimcilere sadece iki seçenek sunuyor: Ya teslim olursunuz ya da ölürsünüz! Buna mukabil devrimcilerde son sözlerini söylediler: Meanlilhalas. Ölümüne kadar direniş. Ya ölüm ya kurtuluş! Galiba Mısır’da orta bir yol kalmadı.