Torun sevgisi ne demek, bunu en iyi dedeler ve nineler

bilir. Yakın zamana kadar ben de bilmezdim. Torunlarını çok seven, onları

görmedikleri zaman ne yapacaklarını bilemeyen dedeleri ve nineleri görür,

bunlar neden torunlarına bu kadar düşkün der ve bana aşırı gibi gelen bu

ilgiye ve sevgiye bir mânâ veremezdim.

Yoğun mesâilerim ve kitap çalışmalarım dolayısıyla

çocuklarımın yüzünü görmeye hasret kalmıştım. Eve geldiğimde çoğu defa uyumuş

oluyorlardı. Bu bakımdan ne zaman büyüdüler, farkına varamadım. Cenab-ı Hak,

torun lutfedince, kudret-i İlâhîyi, Rabbimin bin bir isminin güzelliğini

yakından müşâhede ettim. O ilk gülüşleri, dede-torun birbirine alışınca size

sarılışları, sizdeki şefkati hissedip size atılmaları yok mu

Rabbim, insanı Ahsen-i takvim de yaratmış. Her âzâ yerli

yerinde. Hakîm isminin tecellisiyle, her zerre, her cihaz kánun dâiresinde

yaratılmış ve kánun dairesinde işliyor. Her uzuv san atlı yaratılmış. Her uzvun

bir görevi var. Göz ayrı güzellik ve nimet. Görme duygusu ayrı güzellik ve

nimet Kulak ayrı güzellik ve nimet, işitme duygusu ayrı güzellik ve nimet

Ağız ve dil ayrı güzellik ve nimet. Konuşma duygusu ayrı bir güzellik ve nimet

Nimetleri say bakalım. Saymakla bitirilebilir mi

Rabbim kánun koymuş. İnsan tedricî olarak gelişecek.

Birden yürümüyor, birden konuşmuyor. Önce ellerinden tutarak yürüteceksin,

emekleyecek, bir yerlerden tutunarak sıralayacak. Bir yaşına yakın veya bir

yaşından sonra Allah ın izniyle yürüyecek. Önce birkaç hece, sonra bir kelime,

sonra birkaç kelime söylemeye başlayacak. Hapsi Allahu Azimüşşân ın izniyle,

kudretiyle, iradesiyle tecelli edecek Allah güç vermese, dünyanın bütün

insanları bir araya gelse o bebeği emekletebilirler mi, konuşturabilirler mi,

gördürebilirler mi Hâşâ

Torunuma bakınca bunları düşünüyorum. Onu severken, Vedûd

ism-i İlâhîsini düşünüyorum. Allahu Azimüşşân hem bütün mahlukatını sevmekte,

hem de nimetleriyle kendisini mahlukatına sevdirmekte. Torunu severken Vedûd

isminin Sahibini ve Rabbimi sevdiğimi nasıl ifade edebilirim diye düşünüyorum.

Rabbim Rahîm isminin tecellisiyle bütün mahlukatına merhamet

etmekte. Bu ism-i İlâhînin tecellisiyledir ki insanlar, cinler, hayvanlar

yavrularına şefkat etmekte, birbirlerini sevmekte. Anneler yavruları için

canını fedâ edercesine çırpınmakta. Babalar, dedeler, nineler dünyaya yeni

gelen bebeğe şefkat etmekte, etrafında pervâne olmakta.

Torunuma bakarken, onu ve torun sevgisini lutfeden

Rabbimi düşünüyorum. Bu İlâhî emânete, bu emâneti veren sahib-i Hakîkisine

layık yetiştirmek bizim aslî görevimiz. Bunu unutmamamız lazım.

Torunuma bakarken rahmetli dedemi hatırlıyorum. Demek ki

o da bizi böyle seviyormuş. Her gün işten gelirken büyücek bir çıkına, ya da

bir sepete mevsim meyvelerini koyup getirişini; cebinden şeker, kuru üzüm,

fıstık, vs. çıkarıp verişini, camiye giderken elimden tutup götürüşünü,

bilhassa teravihlerde her gün farklı bir camiye götürüşünü ve dönüşte mutlaka

tatlıcıya uğrayıp ikramda bulunuşunu, uzun kış gecelerinde kendine has

makamıyla Osmanlıca kitaplardan Hz. Ali nin (ra) ve Eba Müslim Horasânî nin

cenklerini okuyuşunu hatırlıyorum. (İnşallah ileride bir yazıda dedemi

anlatacağım.)

İnsan elbette çocuğunu sever. Ama inanın torun sevgisi

bambaşka. Dede olunca, dede ve ninelerin torunlarına olan ilgilerini daha iyi

anladım ve onların hassasiyetine hak verdim. Rabbim (c.c.), çoluk çocuk sahibi

erkekleri dede ve hanımları nine eylesin. Torunlar da kendilerini çok seven

bu büyüklerini üzmesin. Bu yazıyı okuyan torunlar, ilk iş olarak dedelerinin ve

ninelerinin hatırlarını sorsunlar, onların duâlarını alsınlar.