Sykes-Picot okuyucularımın bildiği gibi, 1916 yılında

İngiliz Sir Mark Sykes ve Fransız Georges Picot adlı diplomatlar arasında

sürdürülen görüşmelerden sonra I. Dünya Savaşı bitiminde Ortadoğu nun nasıl

paylaşılacağı konusunda İngiltere ve Fransa arasında imzalanan gizli anlaşmanın

kısa adı.

Bu anlaşmanın kökenini İngilizlerin 29 Nisan 1916 da

Osmanlı Devleti nin 6. Ordu suna Kut ül Ammare Kuşatması sonrasında yenilmesi

oluşturmakta. Tek başına Ortadoğu da Osmanlı ordusu karşısında tutunamayacağını

anlayan İngiltere, Fransa ile askeri güçlerini birleştirmek ve Osmanlı ordusuna

birlikte saldırabilmek için, peşinen eğer savaşın sonunda galip gelebilirlerse

Ortadoğu yu nasıl paylaşacaklarını içeren bir anlaşma yapmışlardır.

Gerçekte İngiltere tek başına Ortadoğu yu ele geçirmek

için 1915 te harekete geçmiş ve 1914 te başlayan I. Dünya Savaşı nda Osmanlı

ordusunun dört cephede savaşmasını fırsat bilip Osmanlı Devleti ne karşı isyan

etmek hazırlığı içine girmiş olan Mekkeli Şerif Hüseyin bin Ali ile bir gizli antlaşma

imzalamıştı.

Mısır da konuşlu İngiliz Yüksek Komutanı Mc Mahon ile

Mekkeli Şerif Hüseyin bin Ali arasında imzalanan bu gizli anlaşmaya göre,

Mekkeli Şerif Hüseyin bin Ali elindeki tüm askeri güç ile Osmanlı Devleti ne

saldıracak, İngiltere kendisine her tür silah ve strateji desteğini verecek,

buna karşın da bu günkü isimleri ile Arap Yarımadası, Irak, Ürdün, Filistin,

Lübnan ve İsrail i kapsayan bir alanda İngiltere ye bağımlı bir Arap Devleti

kurulacak ve Mekkeli Şerif Hüseyin bin Ali de bu devletin kralı olacaktı.

Bu anlaşmaya sırtını dayayan Şerif Hüseyin bin Ali, 1916

yılında Mekke nin başkent olduğu Hicaz Devleti ni, kendisini de bu devletin

kralı ilan etti. Arabistanlı Lawrence ile birlikte Osmanlı Devleti ne karşı

silahlı mücadele başlattı.

Bu gizli antlaşmayı Mekkeli Şerif Hüseyin bin Ali nin

adamlarının ağzını tutamaması nedeni ile öğrenen Fransa, Mc Mahon anlaşmasına

karşı çıktı ve Ortadoğu da İngiltere yi yalnız bırakmakla tehdit ederek,

Osmanlı Devleti nin Kafkaslar da da cephe açmasını sağlayabilmek için Rusya yı

da işin içine bulaştırarak 3 devlet arasında yeni bir antlaşma yapılmasında

ısrar etmeye başladı.  

Fransa nın bu baskısını kabul etmek zorunda kalan

İngiltere, İngiliz diplomat Sir Mark Sykes ve Fransız Georges Picot arasında

sürdürülen görüşmelerden sonra içeriği belirlenen antlaşma metnini Rusya nın da

onayına sundu.    

Rusya nın onaylamasından sonra İngiltere, Fransa ve Rusya

arasında imzalanan bu antlaşmaya göre;

1- Karadeniz kıyılarından bu günkü Irak sınırına kadar olan

Doğu Anadolu Bölgesi, Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis ve Güney Doğu Anadolu nun

bir bölümü Ruslara verilecek.

2- Doğu Akdeniz Bölgesi, Adana,  Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Musul ve

Suriye Fransa ya verilecek.

3- Filistin in Akdeniz kıyılarından Basra denizine kadar

olan bölge, Bağdat ve Güney Mezopotamya dâhil olmak üzere İngiltere ye

verilecek.

4- İngiltere ve Fransa ya kalacak topraklar üzerinde

İngiltere nin ve Fransa nın denetiminde bir Arap Devleti veya da yöresel olarak

kurulacak Arap devletlerinden oluşacak bir konfederasyon kurulacak.

5- İskenderun Serbest Liman olacak.

6- Filistin, dünya üzerinde varlığını sürdüren dinlerden

3 tanesinin ortak mekânı olduğu için uluslararası bir yönetim tarafından idare

edilecek.

Bir yıl müddetle gizli kalan bu antlaşma, Rusya da

gerçekleşen Ekim 1917 devriminden sonra Lenin in açıklaması ile dünya

kamuoyunun bilgisine gelince, Mekkeli Şerif Hüseyin bin Ali Aldatıldım

feryatları ile kıyameti kopardı, İngiliz ve Fransız manda yönetimini kabul

etmeyerek, kendisini tüm Arap ulusunun kralı ilan etti.

Ama artık yapacağı bir şey yoktu. Osmanlı Devleti ne

karşı aslanlar gibi savaşmış, efendisi İngilizleri memnun etmek için Osmanlıya

karşı sürdürdüğü saldırılarında ahlâklı ve ahlâksız her yolu denemişti ama

sonunda da bir limon gibi sıkılarak bir kenara atılmaktan kurtulamamıştı.

Mekkeli Şerif Hüseyin bin Ali 1931 yılında Amman da ruhunu teslim ederken

söylediği son sözü de Aldatıldım oldu. Kendini kral ilan etmişti ama bir

muhtar kadar bile geçerli olmamıştı bu kendi kendine verdiği krallık payesi...

(Devam Edecek)