Geometrinin oligarşik bir yapıya tekabül edeceği kanaati yaygınlığını yitiriyor olmalı. Zira günümüzde bu tür yapılar için daha kullanışlı bir araç ihdas edilmiştir: Edebiyat!
Bu bir dizi edepsizlik şeklinde tezahür etmektedir. Söylemin Düzeni’nde Michel Foucault sözkonusu diziyi “üç büyük dışlama sistemi” olarak anar: “Yasaklanmış söz, deliliğin paylaşımı ve doğruluk istenci”… Bunlardan birisine, en başta gelenine, yasaklama’ya dair birkaç kelam etmek istiyorum.
Bir kalem ustası için yasaklama herhangi bir şeyi kayıtsız şartsız yazamama/söyleyememe anlamına gelir. Bunun çeşitli kaynakları, farklı sebepleri vardır: Zorba yasalar, topluma musallat olmuş tabular, grup içi davranış refleksleri, yazarın şimdi ve gelecek kaygısı vb… Hemen tamamı yazarın/şairin özgürlüğüne zincir vurmak için bekleşip durmaktadırlar.
Diğer yazarların dışında, bir edebiyat sanatçısını muhayyel demir parmakların arkasına göndermeye ahdetmiş en önemli yasak ise tahfif etme’dir. Farklı boyutları vardır bunun, farklı merkezlere saldıran. Mesela sanatçının şahsiyetine yahut işine, uğraşına… Ben öncelikle iş ve uğraş sahasına, yani edebiyat’ sanatına yönelik tahfif saldırısına taarruz edeceğim. Edebiyatın boş bir iş olduğuna dair tahakküm cümlelerini bilirsiniz. Gerçekten bilir misiniz
Edebiyatla ilgilendiğiniz için filan değil, günlük hayat içinde “Edebiyat yapma!” emir kipi saldırısına uğradınız mı hiç
Tekerlemeler ilginç dil ve anlatım birimleridir, malum. Fakat şu tekerleme ilginçlikten öte bir had bildirimi değil midir Özellikle genç şair adayları için: “Yağdı yağmur çaktı şimşek / Sen de mi şair oldun eşşoğlu eşek!”
Hayır hayır, bunlar masum şeyler. Yahut kirlilikleri’ izah edilebilir nitelikteler. Toleransla yaklaşmamız için bir gerekçe bulmakta zorlanmayız: Mesela, toplumların çocukluk çağlarına ait söylem biçimleridir deyip geçebiliriz. Yığınların bilinçaltına girmiş, orayı kendisine yuva yapmış, zaman zaman boy gösteren kalıp cümleler…
Şimdilerde edebiyatçı yazara yönelik edep dışı müdahalelerden birisi şöyle tezahür ediyor: Edebiyat dışına çıkma! “Sen sadece edebiyatla ilgilen başka işlere karışma!” Bir baba yahut annenin çocuğuna yönelik korumacı, “Sen işine bak, sağa sola karışma!” emrinin izahı mümkündür: Ebeveyn hissiyatı der, geçersiniz. Fakat bizim örnek verdiğimiz cümle tarzı söylemlerin söyleyenleri tamamen küstahlık kusmaktadırlar. “Burnunu her işe sokma! Dünya ve ahiret meseleleriyle ilgilenme! Sınırlarını aşma! Edebiyatla oyna!” Bu ifade biçimlerinin ardında “Yoksa!..” tehdidinin sırıttığını söylemeye gerek yok…
Edebiyatı bir oyun, edebiyatçı yazarı onunla oynaşan bir aktör olarak algılayan algı tarzları için hava hoş. Onlar edebiyatın ontolojik karşılığını yanlış adreslerde aramaya devam edeceklerdir nihayet. Bakış ve duruş meselesi... Bütün edebiyat ödülleri kendilerine verilebilir!
Biz ise bu tarz teklif ve tehdit ifadelerini “besmelesizlik teşviki” olarak görmekteyiz. Bu tür şeytani girişimlere vereceğimiz tepki ise bellidir: Bize, sadece edebiyatı değil, hayatı da zindan etmeye kalkışanların ‘kırmızı kitap’larını ayaklarımızın altına alırız. Zira eyvallahımızda Allah vardır! Sadece O vardır…
Beyit:
“Baş eğmeyiz edânîye dünyâ-yı dûn içün
Allah’adır tevekkülümüz, itimadımız.” (Bâkî)