Bir kartopu atılıyor karşılığı bir cenaze oluyor. Bir minibüse biniliyor karşılığı bir cenaze oluyor. Ölenler de öldürenler de aynı ülkenin vatandaşı. Son günlerde, Türkiye’de sanki bir korku filmi yaşanıyor. Sosyal yaşantıdaki şiddet her gün biraz daha artıyor. Peki, şiddetin kaynağı ne Asıl üzerinde durulması gereken konu budur.

Komşusunun, mahallelisinin çocuğu ya da eşi hasta olduğunda komşusunun eve gelmesini beklemeden kendisi komşusunun eşini, çocuğunu doktora götüren insanlardan oluşan bir toplumdan; arabasında canını kendisine emanet eden insanı vahşice katleden, camına bir kartopu isabet etti diye cinayet işleyen canilerin yaşadığı bir topluma nasıl gelindi Her insan bu soruyu başkasına değil bizzat kendi kendisine sorsun. Neden mi

Toplum olarak ölüm üzerinden bile şov yapmaya kalkılıyor. Ölüm hiç taraf tutmadığı halde ülkemizde ölüm üzerinden taraf tutuluyor. Oysa vahşet, kime yapılırsa yapılsın vahşettir. Vahşice katledilen üniversite öğrencisinin ölümü üzerinden reklâm bile yapıldı ülkemizde. İnternet ortamlarında yazılanlar ise tam anlamıyla utandıran şeylerdi. Ülkemizde sokaktaki vatandaştan siyasilere, gazete ve televizyonlardan akla gelebilecek her türlü iletişim araçlarına kadar her mecradaki çoğu insan reklâm amacıyla, hunharca işlenmiş cinayeti konuştu, olur olmaz yerlerde sözünü etti, söz konusu öğrencinin adını andı. Olayı öyle bir konuma getirdiler ki öğrencinin adını anan şöhret oldu, adeta şöhret olmak için adı anıldı. Oysa yapılması gereken; ilk önce bir Fatiha okumak daha sonra da ailenin acısını bir nebze dindirecek bir şey yapmak, dahası bu tür vahşetlerin bir daha yaşanmaması için neler yapılmalı onu konuşup uygulamaya geçirmek. Politikacılar durmadan konuştu, peki bu tür olayları önlemek için ne yaptılar Hiçbir şey yapmadılar. Yapmaya da niyetleri yok. Öğrencinin babası davranış ve açıklamalarıyla tüm Türkiye’ye insanlık dersi verdi. O dersi alabilmek için önce toplumumuzun, eğitim durumunun insanlık dersi almasını sağlayacak insani seviyeye getirilmesi gerekiyor. Bir insan vahşi bir şekilde katledilmiş; bunu yapanı suçlamak yerine inançlı insanları suçlamak ya da kızdığı bir ideolojinin mensuplarını suçlamak insani davranış değildir. Aynı şekilde, vahşeti gerçekleştiren caninin erkek olması bütün erkeklerin cani olduğu sonucunu doğurmaz. Kadın dernekleri bütün erkekleri suçluyor. Oysa bütün erkekler de kadınlar da bir baba vesilesiyle bir anadan doğmuştur. Baba olmadan ana, ana olmadan baba olmaz. Kadına şiddetin ahlaki boyutu üzerinde durmak gerekiyor. Nasıl mı

Laik eğitim sisteminin ürettiği toplumsal düzen, gözü dönmüş caniler yaratıyor. İçki yasaklansın desek kadın dernekleri ve laikler hemen karşı çıkar. Okullarda kız ve erkek ayrılsın, ayrı ayrı okullarda eğitim görülsün desek kadın dernekleri ve laikler hemen karşı çıkar. Kadınlar tesettürle kötülüklerden korunabilir desek kadın dernekleri ve laikler karşı çıkar. Türkiye anayasasına İslam hukuku getirilsin desek kadın dernekleri ve laikler karşı çıkar. Aile toplumun temelidir, aile olmadan insanlık olmaz desek kadın dernekleri -özellikle feministler- ve laikler karşı çıkar. Oysa vahşeti işleyen canilerin ortak özellikleri içki, ana babanın ayrılmış olması ve İslam dışı yaşantıdır. Altı yüz yıl hüküm sürmüş Osmanlı idaresinde işlenen cinayetin on katı, daha yüz yıl yaşamamış Cumhuriyet idaresinde işlenmiştir. Osmanlı, İslam hukukuna göre idare edilen bir ülke ve toplumdur. İslam hukukuna göre cinayet işleyen kişinin cezası kısasa kısastır. Kısasa kısas bir caniye uygulansın bakalım bir daha aynı vakalar defalarca olacak mı Kadına şiddeti hiçbir yasa engelleyemez; ancak İslam hukuku engeller.

İnsanın canı sıkılıyor; bir minibüse binmenin ya da bir kartopu atmanın karşılığı katledilmek olmamalı, olmamalı, olmamalı!