Hani bir söz vardır ya, “Dinime küfreden bari Müslüman olsa”. Kendinden olmayanı karşı cepheye koyup, adını da şer cephesi olarak nitelendiren gafil siyasetçiler, hayatının hangi döneminde şerden uzak durmuş ki? Kendinden olmayanlara sıfat takarak toplumu kutuplaştırma, öteleştirme ve bölünmesine yol açacak bu söylem ve tavırlar hangi akla hizmet etmektedir acaba? Üstlendiği siyasi misyonun bugüne kadar hak, hukuk, adalet, samimiyet ve maneviyat gibi kavramları ve duyguları hiçbir zaman çağrıştırmadığını cümle âlem bilmektedir. Ülkemizde eğer beka sorunu varsa, bunun baş müsebbibi olan söz konusu bu “Cumhur İttifakı”nın baş aktörleri kendilerinden olmayanlara şer, FETÖ, PKK, vatan haini gibi sıfatları kondurma, yakıştırma, yaftalama hastalığından ne zaman vazgeçecekler acaba? Beka sorunu kendinden olmayanlara galiz laflarla, saldırmakla çözülmeyeceğini ne zaman idrak edecekler acaba? Bu ülkenin ekonomik problemi, üstün zeka ile, akıl ile, müspet düşünme ile, gayretli çalışma ile, doğru metot ve gayret ile olur. Devletin vermiş olduğu nakdi yardımları önce dolara yatırıp, sonra da dolar rekor düzeyde kar sağlayınca bozdurmakla olmaz. Esasen bu ülkenin bekasını değil de, kendi bekasını düşünmek anlamına gelmez mi?

Birkaç büyükşehir belediyesini kaptırmayacağız diyerek, karşı tarafı “şer ittifakı” diye adlandıran ve Milli Görüş’ü de aynı kefeye koyan gafiller bilmelidirler ki; geçmişte Milli Görüş, mahalli idarelerde iktidar olmuş ve hizmetleriyle destanlar yazmıştır. Sadece hizmetleriyle de değil; belediyelerdeki hırsızlığa, yolsuzluğa son vermiş; israfı, şatafatı durdurmuş; milletin manevi kalkınması hususunda da çığır açarak unutulmaz hizmetler ortaya koymuştur.

Önümüzdeki mahalli idare seçimlerinde ittifak kurarak, belediyeleri Milli Görüş’e vermek istemeyen bazı aklıevvel siyasetçiler bugünkü tabloya bir baksın. Hangi belediye şaibesiz? Yolsuzluktan, israftan, adam kayırmadan, yandaşlıktan beri gelebilmişler mi? Bu devletin tek varisi kendisini sananlar, bekasından sık sık söz edenler, bu milletin âli menfaatlerini gerek yerel yönetimlerde ve gerek de merkezi yönetimde ne zaman düşündüler? Yandaşlara çanak tutmadan öteye bu millete ne verdiler? Baktığımızda kocaman bir hiç.

Yine bugünlerde ülkemizin gündemini yoğun bir şekilde meşgul eden ekonomisi bir tarafa, insan sağlığını yakından ilgilendiren şarbon hastalığı hususunda, iktidarın ve yandaşlarının bir çözüm politikaları var mı derseniz, “yok”. Yok, çünkü böyle bir dertleri yok. Onların tek bir derdi var. Mahalli Seçimleri nasıl kazanırız? İktidarda nasıl kalırız? Bizden olmayanlara nasıl iftira ederiz? Nasıl tehdit ederiz diyerek kendi âli menfaatlerini düşünmekten başka bir iki hamasi sözle, yalancı pehlivanlar gibi meydan okumadan başka bir şey değil.

Ülkemizin içinde bulunduğu ağır problemlerinden, gerek ekonomi ve gerek de dış politika hususunda milli menfaatlerimizi gözetecek geleceğe ışık tutacak ne bir çözüm önerileri ne de elle tutulur gözle görülür icraatleri yokken, siyasi cambazlıkla toplumun beklentilerini ters köşeye yatırarak seçim kazanabilir ve bununla da övünebilirsiniz. Ama unutulmasın ki, ama bugün ama yarın aklıselim galip gelecek haksızlıklar ilelebet devam etmeyecektir. Evet, pirelerin deve, develerin pire görüldüğü bir devri yaşıyoruz. Buna da kıyamet alametlerinden biridir herhalde diyebiliriz.

Bu vesileyle bütün İslam âlemi ve insanlığın hicri yeni yılını kutluyor ve hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyoruz. Vesselam...