Seçimlerin ardından Başbakan Erdoğan özgürlükçü yeni sivil bir Anayasa yapılmasını istedi, bunun için komisyon kuruldu. Komisyon da yeni Anayasa yı hazırladı. Bu arada aylar süren tartışmalar odu. Bazı çevreler bu Meclis in yeni bir Anayasa yapamayacağını, bunun için Kurucu Meclis e ihtiyaç olduğunu ileri sürdüler. Bir bakıma Anayasa yapma hakkının halkın seçtiklerince oluşan Meclis in değil, darbe sonucu oluşturulan Meclis e ait olduğu savunuldu. Bir diğer ifade ile yeni Anayasa yapmak için sanki ille de darbe gerekiyormuş gibi bir savunma geliştirildi.
Hazırlanan yeni Anayasa üzerinde son rötuşlar yapılarak Meclis gündemine getirilecek diye beklerken birden bire Başbakan bir çıkış yaparak "Başörtüsü sorununun mutlaka çözülmesi gerektiğini" söyledi. Bu isteğe MHP destek verdi. Netice olarak sanki bir anda yeni Anayasa hazırlıkları gündemden çıkıverdi. İnsanımız yeni sivil Anayasa ile birlikte başörtüsü dahil çeşitli konuların çözüme kavuşacağını beklerken Başbakan bir anda bu konunun çözümü hususunda acelesi olduğunu ileri sürdü. Başörtüsü sorunu elbette çözülmeliydi ve bunu çözmek durumunda olan da Başbakan dı. Halbuki 5 yıldır iktidarda olanlar şimdiye kadar işi ağırdan alırken ne oldu da birden bire tavır değiştirdiler Niçin başörtüsü sorununu yeni Anayasa ile çözmekten vazgeçerek ayrı olarak ele alınması ister istemez insanın aklına gündemi değiştirme isteğini getiriyor. Böylece hem uzun süre tartışmalara vesile olacak bir konu ileri bir tarihe ertelenmiş olacak hem de sanki başörtüsü sorununa çözüm bulunmuş olarak toplumun bu konudaki desteği pekiştirilmiş olacak.
Peki yeni Anayasa dan vaz mı geçildi İlgililerin bu yönde bir açıklaması yok. Ancak, görünen o ki, kısa süre içinde yeni Anayasa nın Meclis e sevk edileceği de yok. Eğer öyle olsaydı başörtüsü sorununun çözümünün yeni Anayasa dan ayrı olarak ele alınması düşünülmezdi. Bu noktada akla bazı sorular geliyor.. Söz gelimi acaba yeni Anayasa nın görüşülüp kabul edilmesinde ciddi sıkıntıların yaşanacağı düşünülüyor da başörtüsü sorunu ayrı olarak mı gündeme taşındı Ya da yeni Anayasa hususunda ciddi bir direnç oluşacağı görüldü de hiç olmazsa başörtüsü sorununu çözelim mi dendi Bir başka akla gelen husus ise, başörtüsü sorununun çözümü için atılacak adım karşısında gelecek tepkilerin dozajı ölçülerek yeni Anayasa nın Meclis e taşınıp taşınmamasına mı karar verilecek
Elbette tüm bu soruların kesin cevabı Başbakan ın kafasındadır. İktidarın bir takım sondaj çalışmaları yaparak yeni Anayasa konusunda tepkilerin dozajını tespite çalışmasının yanlış bir tarafı yoktur. Ancak, bu konunun başörtüsü gibi yıllardan beri kangren olmuş bir meseleyi gündeme taşıyarak yapılmaması gerekirdi. Kaldı ki, başörtüsü hep belirttiğimiz gibi inanç özgürlüğünün önündeki bir engelin kaldırılmasıdır. Bu bakımdan gerçekten inanç özgürlüğünün sınırlandırmadan kurtarılması gerektiğine inanılıyorsa gelecek tepkiler fazlaca önemli olmamalıdır. Sadece başörtüsü değil, bu memlekette gündeme gelen her olay tepkiyle karşılaşmaktatır.
Tepkileri göze almadan sadece AKP değil, hiçbir iktidarın adım atması mümkün olmaz. Önemli olan atılan adımın gerekli olup olmadığıdır. İnsan haklarını sınırlandıran uygulamalara son verilmek istendiğinde önemli olan varılacak hedeftir. Yoksa karşılaşılan tepkiler değil.
Kaldı ki başörtüsü sorununu çözmek için yola çıkanlar bu vesileyle yeni anayasayı beklemeye terk ederek, sorunu çözeceğiz derken yasağın geniş bir alanda Anayasa hükmü ile sürdürülmesine zemin hazırlayacaklarsa, hedef buysa toplum oyalanmış ve kandırılmış olmaz mı