Bismillâhirrahmanirrahîm!
İKTİDAR ve ana muhalefet partisi arasında yaşanan olayları hep birlikte takip ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “diploma”sı üzerinden başlayan tartışma, Sayın İmamoğlu’nun tutuklanıp cezaevine konulması ile sonuçlandı. İmamoğlu’na; terör örgütü mensuplarını himaye etme, yolsuzluk yapma, resmi evrakta sahtekârlık gibi pek suç iddiasında bulunuldu. Hükûmet ve ana muhalefet arasında yaşanan gerginlik sürüyor.
Bu süreçte garabet sayılabilecek olaylar da yaşadık. Seçimlere daha üç sene gibi uzun bir süre varken, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı belirlemekteki ısrarı açıklığa kavuşmuş değil. Türkiye’de seçim, “gerginlik” anlamına geliyor. Ülkenin bunca çözüm bekleyen sorunu varken “cumhurbaşkanlığı seçimleri”ni gündemin başına yerleştirmenin Türkiye’nin yararına olduğunun izahı var mı? Seçim takvimi belli olur; siz de adayınızı belirlersiniz! Her parti kendi içinde bir hazırlık başlatabilir.
Üç sene önceden seçim havasına girmek Türkiye’yi yorar; gerginliği artırır. Belediye başkanları zaten takipte! Seçim takviminin başladığı tarihten itibaren seçim atmosferine girmenin, Türkiye’nin daha çok yararına olduğunu düşünenlerdenim. Devamlı seçim atmosferi yaşamak sağlığımızı da etkiliyor.
Yüzde 50+1 şartını getiren seçim sistemi zaten Türkiye’mizi tam ortasından ikiye bölüyor. Seçim ittifaklarının 6’ar partiyle yapılması bunu göstermiyor mu? Siyasiler bu “ayrıştırıcı” yapıyı düzeltmeye çalışmalıdır. Parti temsilcileri barışçı, uzlaşmacı, itidalli bir yöntem izlemelidir. Türkiye’nin birlik ve kardeşliğine zarar veren her uygulamanın düzeltilmeye ihtiyacı var.
ADALET HERKESE LÂZIM
KONUMU ne olursa olsun, hukuk karşısında hiç kimsenin dokunulmazlığı yoktur. Suç işleyen bedelini ödemelidir. Haklar, yasal sınırlar içinde kalarak kullanılmalıdır. İnsanî değerler, saygı sınırları çiğnenmemelidir. İmamoğlu gözaltına alınırken, polis ordusuyla değil; daha nezaketli bir yöntem kullanılmalıydı. 3 kez seçim kazanarak 16 milyonluk bir şehri yöneten kişi için “onur kırıcı bir yöntem” kullanılmamalıydı!
İmamoğlu, “yolsuzluk” iddiasıyla içeride! Elbette, tüyü bitmedik yetimin hakkını yiyen, bu ülkeye zarar veren, -Allah korusun!- ben olsam da cezasını çekmeliyim. Konuyla ilgili kararı yargı verecek! Bekleyip göreceğiz. Yolsuzluk kimin tarafından yapılırsa yapılsın, kesinlikle bedeli ödenmelidir. Bu yüzden, AKP’lilerle ilgili olarak yapılan iddiaların da cevabı verilmek zorundadır.
Herkes duydu! AKP’nin kurucu dörtlüsünden Bülent Arınç, Melih Gökçek hakkında, “Ankara’yı parsel parsel sattı” demişti. Bu konuda hangi girişim yapıldı? Yine, AKP’nin diğer kurucu dörtlüsünden Abdüllatif Şener, 2014 yılında AKP Genel Başkanı için, “Koltuğunu kaybetmemek için savaş bile çıkarır. Bu kadar kire batmış bir insan her şeyi kendini ayakta tutacak şekilde ayarlar. Hukuk düzenini tanımaz” demişti. Hukuk herkes içinse, bu sözün gereği yapıldı mı?
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Meclis kürsüsünden, “Hukuk, adalet sarayları yapmak değildir” diyerek, “800 milyon dolara mâl olduğu söylenen Ankapark’la; 125 milyarı buhar edenlerle ilgili olarak hangi soruşturmayı başlattınız?” diye sormuştu.
TEK ÇIKAR YOL ADALET
SAADET lideri, iktidar ve ana muhalefet partileri arasındaki gerilimi de değerlendirdi. Hukukî bir sorun olan “diploma” tartışması sürerken, “Biz hukuk devleti dedikçe, hükûmet ‘kabile devleti’ uygulamasını başlattı” diyerek; Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında “adalet” ve “kalkınma” krizleri yaşandığını anlattı. Sayın Arıkan’ı dinleyelim:
“Bugün muhalefete karşı yürütülen operasyonlar yetim hakkını korumak için değil; siyaseti dizayn etmek amaçlıdır. Biz bunu reddediyoruz. Dün, “Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır” diyenler… Bugün tüm kararları tekellerine geçirmenin mücadelesi içindeler! Biz de diyoruz ki: Ne askerî, ne sivil vesayet! Tek çıkar yol var! O da: Adalet!.. Adalet!.. Adalet!..” (26 Mart 2025)
Türkiye, adalet mekanizmasının siyasallaşmasının faturasını ödemektedir. Adaletin bulunmadığı yerde kaos ve çatışma vardır. Bugün yaşadıklarımızın sebebi budur. Dünyadaki Siyonist ve sömürgeci odaklar, çıkarları gereği Türkiye’yi iç çatışmanın içine çekmek istemektedir. Bu sebeple Türkiye halkı aklıselimle hareket etmeli; her türlü “ayrıştırma” tuzaklarına karşı uyanık olmalıdır.
Ferasetle olaylara bakmasını bilenler, İmamoğlu’nun; geçmişte Sayın Erdoğan’ın geçtiği süreçten geçirilmekte olduğunu göreceklerdir. Tarihçi İlber Ortaylı, şu açıklamayı yaptı: “Tarih tekerrür ediyor; geçmişte yaşananlar yaşanıyor.” Bir gazete, Rand Corporation’un 2020’deki raporunda, “Amerika, at değiştirerek Türkiye’nin başına İmamoğlu’nu getireceğini” ilân ettiğini yazdı. Sömürgecilerin oyunları, halkımızın sadece “şuurlu” tavrıyla bozulabilir. Türkiye, yabancıların vesayeti altına giremez.