Bismillâhirrahmanirrahîm!
RABBİMİZİN kullarına ihsan, ikram ve merhameti ne kadar da “sonsuz” değil mi? Kullar Rabbini tanısın ve cennete girsin, diye o kadar büyük imkân ve fırsatlar tanımış ki! Ömür sermayesi de bu amaçla kullanılmak için verilmiş kullara! Halk arasında “üç aylar” olarak bilinen kutlu Recep, Şaban ve Ramazan ayları rahmetin dalga dalga yayıldığı mübarek zaman dilimleri!
21 Aralık’ta bu feyiz ve bereket yüklü günler başlamış olacak! Rahmet deryasının taştığı bu günler için şimdiden hazırlık yapmaya ne dersiniz? Önce psikolojik olarak hazırlanalım. O günlerin gelmekte olduğunun heyecanını yaşayalım. Günahlardan arınmak, Rabbimize lâyık kul olmak, olgun ve “şuurlu” bir Müslüman olabilmek için Rabbimize söz verelim! Hele, mübarek Ramazan ayı o kadar feyizli ki!
Ramazan ayında “bin aydan hayırlı” olan mübarek Kadir Gecesi var. Manevi mertebesi çok yüksek! O geceyi, sevabına inanarak ihya ediyorsunuz, bin aylık, yani 83 yıllık bir sevap alıyorsunuz! Rahmet deryası ne kadar da çok yağıyor, değil mi? Rabbimizin Kadir Gecesi’ni öne çıkarmasını fark ediyor musunuz?
Peki, ne oldu Ramazan ayında! “İnsanlar için hidayet rehberi; hak ile bâtılı apaçık ortaya koyan Kur’an bu ayda indirildi.” (Bakara, 185) Hayat kitabımız Kur’an! Hak ile bâtılın ne olduğunu açıklayan Kur’an! Hayatımızı Kur’an’a göre tanzim edecek; böylece, inşallah, Rabbimizin bizler için hazırladığı cennete gireceğiz.
MİLLETÇE ARINALIM!
ALLAH Resulü (S.A.V.), “Recep, Allah’ın ayı; Şaban, benim ayım; Ramazan ise, ümmetimin ayıdır” buyurur. Regaib Gecesi’nde ibadete rağbetli (istekli) olacağız; Miraç Gecesi’nde İsrâ ve miracı iyi kavramaya çalışacağız. Berat Gecesi’nde günahlardan beratımıza (affımıza) ulaşacağız. Ramazan ayında ise, Kur’an’ı anlamaya çalışacak, Kur’an ikliminde bir hayat yaşamaya söz vereceğiz.
Rabbimizin namazdan bile önce gelen ilk emri “Oku!” değil mi? Âlimlerden ilim öğrenmeye, İslâm’ı temel kaynaklarından okumaya başlayacağız. İlimle iç içe olacağız. Hem kendimiz, hem de din hizmeti yapan kurumlarımız Kur’an’ın rahmet yüklü ikliminde yıkanacak, toplum olarak kendimizi Kur’an’a göre bir hayat yaşamaya adacağız.
Ömrünü din ilimlerine adamış, Şifâ Tefsiri sahibi Mahmut Toptaş Hocaefendi diyor ki: “İmam olduktan sonra zorunlu okuduğu hutbe dışında kitap okumayan imamlarımız çoğunluktadır. Vefat eden yaşlı imamın oğluna sordum: ‘Babanızın kitaplarını ne yaptınız?’ dedim. ‘Cildi dağınık bir Mushaf ve bir hutbe kitabı kaldı’ demişti.” (Millî Gazete, 27 Eylül 2023)
İlim öğrenmekten, kitap okumaktan kesilmeyeceğiz. Beşikten mezara kadar! DİB eski Başkanı Ali Erbaş’ın bir Kur’an kursu temeli atma töreninde, “Medeniyetimizin temeli ilim, irfana dayanır” diyerek ilim konusunda şunları anlattı: “Zamanınızın bir kısmını camilerde ilim, irfan öğrenerek değerlendirin. Hocalarımız sizi bekliyor. Sadece Cuma günleri vaaz dinlemek için değil; her vakit buyurun, gelin!” (28 Eylül 2025)
EKSİĞİMİZ ÇOK
YUKARIDAKİ örnekler gösteriyor ki, sadece halkın değil; cemaat ve hocalarımızın da eksiği çok! Cahilliğin panzehiri ilimdir. İlim öğrenerek; din ilimlerini okuyarak bilgi eksikliğimizi giderecek, olgun Müslüman olacağız. Tarihte “en şuurlu” Müslümanlar âlimler içinden çıkmıştır. İmam-ı Âzam, İmam Ahmed Bin Hanbel, İmam Gazâlî, İmam-ı Rabbanî…
Onlar gibi, cahilliği ilimle yeneceğiz. “Oku”madan, öğrenmeden insan ham kalır; olgunlaşamaz. Zafer ve fetihler ilim ve gayrete âşıktır. Selahaddin Eyyûbî hükümdar olunca hemen Kudüs’ü kuşatmadı. Elinde 300 bin kişilik has bir ordusu vardı. Önce ordusu ve halk için “okuma ve ilim öğrenme seferberliği” başlattı. Üç sene onları ilimle yoğurdu. O ilim, irfan sahibi insanlarla Kudüs’ü fethetti.
Önümüzde Recep, Şaban, Ramazan ayları olarak hazine kadar kıymetli, insanı olgunlaştıran bir “ibadet mevsimi” var. Füyûzat-ı ilâhiyenin kuşattığı bir zaman diliminde, bundan faydalanmasını bilmeliyiz. DİB, Türkiye’de en yaygın hizmet ağına sahip bir kuruluşumuz! TV’ye, dergi ve kitap yayınlarına sahip! Her mahallede camilerimiz var. 149 ülkeye hizmet götürebiliyor. Gücü ve yaygınlığı DİB’in sorumluluğunu daha da artırıyor.
Ulaşılmadık tek kişi kalmaması için DİB’in “Ramazan ayı gündemli”, “ciddi” toplantılar yapmasını öneririm. Hocalarımıza “din görevlisi” deniliyor. Mübarek ay vesilesiyle her Müslüman “din gönüllüsü” olarak yetişmeli; hatta “adanmışlık” seviyesine ulaşmalıdır. Manevi heyecana hazır mıyız? Üç ayların hayırlar getirmesi niyazıyla!