Galiba bankaların elinde çok fazla para var ki, kredi vermek için yoğun bir kampanya yürütüyorlar. Kredi verirken uygulanan formaliteler de asgariye indirilmiş durumda. Denebilir ki, "Tapuyu götür krediyi al" devri başlamış durumda. Elbette bankaların geri dönüşü mümkün olmayan kredi verdiklerini  düşünmek de doğru olmaz. Formalitelerin azaltılmış olması, bankaların kendilerini garantiye almadan kredi verdikleri anlamına da gelmez. Özellikle vatandaşlık numarasını bildirip kredi alma döneminin başlamış olması insanları yanıltmamalıdır. Reklamlarda "Bildir vatandaşlık numaranı şu kadar krediyi hemen verelim" denilmesi hiçbir araştırma yapılmadan kredi verildiği anlamına gelmiyor. Olay sadece bankaların ellerindeki paranın kazanmasını sağlamaya yönelik kampanyalardır.

Bu genel değerlendirmenin ardından Anamur İlçe Başkanımız MenderesBora ile aramızda geçen bir diyaloğu aktarmak ve pek düşünülmeyen bir başka hususa dikkat çekmek istiiyorum.

Menderes kardeşim evinde sohbet ederken birden bire soruyu patlattı:

 Bankaların yüzde kaçı yabancıların eline geçti

Beklemediğim bir soyudu bu. Biraz düşündükten sonra:

 Son durumu kesin olarak bilmiyorum ama yüzde 50ye yakını yabancıların eline geçti, dedim ve tamamı yabancıların eline geçenler ile yabancı ortakların alındığı bankaların aklıma gelenlerini saymaya başladım.

Bunun üzerine Menderes anlatmaya başladı..

 Hergün yeni bir bankanın şubesi açılıyor. İnsanlar sürekli bu bankalara borçlanıyor. Bankalar arasındaki kredi verme rekabeti de her geçen gün artıyor. İnsanlar tapularını götürüp bankalara borçlanıyor. Hatta, daha önce bir bankadan alınmış ancak günü geldiğinde ödenememiş kredi bu defa bir başka bankadan alınan kredi ile kapatılıyor. Borç ödenmiyor ama miktarı sürekli artıyor.

İlk anda bankaların yüzde kaçının yabancıların eline geçtiği şeklinde sorusu ile nereye varmak istediğini tam olarak anlamamıştım. Ancak, bu izahatın ardından o sorunun yaşanan bir endişenin ürünü olduğu anlaşılıyordu.

Eğer insanlar ellerindeki tapuyu götürüp bankalara borçlanıyorsa bunun iki sonucu olabilir. Ya alınan kredi ile yeni yatırım yapılır, insanlar işlerini ve kazançlarını büyütürler ya da bunun tersi olur, yapılan yeni yatırım yeteri kadar kazanç sağlamaz, o zaman da bankalar verdikleri kredi ödenmediği için ipotek koydukları arazi, arsa ya da meskene el koyar. Diyebiliriz ki bir süre sonra gayrimenkul zengini olup çıkarlar. Bu noktada bankaların ödenmeyen krediler karşılığı el koydukları gayrimenkulleri satarak paraya çevirmek durumunda olacakları akla gelebilir. İşin doğrusu da budur. Ancak, bu bile ekonomide çok ciddi bir daralmanın olduğu ortamda yeni krizlere kapı aralayabilir. Olayın bir başka boyut daha var. Ülkemizin belli bölgelerine yabancıların duyduğu ilgiyi biliyoruz. Bu ilgi sebebiyle yurdumuzun pek çok yerinde yabancıların gayrimenkul aldıklarını ve bu iş ileri boytlara varınca toplumda tepki görmeye başladığını da biliyoruz. Ancak, yabancı sermayenin eline geçen gayrimenkuller de dolaylı yollardan da olsa yabancılara satılmış olmayacak mı Bir başka ifade ile yabancılara satılmış olan bankalar kredi yoluyla geniş arazilere de sahip olacaklar. Böyle bir durumu normal karşılayanlar, "Yabancılara geçerse geçsin. Sırtlarına vurup ülkelerine mi götürecekler " diye karşı çıkanlar olabilir. Ülkelerin ele geçirilmesi geçmişte olduğu gibi sadece işgaller yoluyla olmuyor. Günümüzde ülkeleri bağımlı hale getiren en önemli unsur sermaye ve ekonomi. Elbette yabancı sermayeye kapılarımızı kapatıp sadece biz bize yeteriz denecek bir dönemde değiliz. Ancak, bazı ihtimaller önceden düşünülerek tedbirlerin alınması gerekmez mi

Özellikle bazı bölgelerimizle ilgili olarak yabancılara ne kadar toprak satıldığı şeklindeki sorulara "Hiçbir yabancı kişiye toprak satılmadı" şeklinde cevap vermek çoğu zaman gerçeği yansıtmayabilir. Çünkü, yabancıların şahıs olarak aldıklarından çok şirketler vasıtasıyla sahip olacakları gayrimenkuller çok daha önemlidir.