Kitle iletişim araçlarının propaganda amaçlı kullanılmaya başlandığı II. Dünya Savaşından bu yana, insanlığın beynine şırınga edilen onlarca deli saçması, karanlığın öteki adı oldular. İnsanların gelecekleri hakkında merak ettikleri en önemli sorulardan biri dünyanın sonuydu.Dünya nasıl son bulacaktı. Bu soru bugüne kadar çok sayıda insanın canına mal oldu. Dünyanın yakın bir zamanda yok olacağına inanan, farklı öğretilerden yüzlerce insanın toplu intiharlarına şahitlik ettik. İnsanlar merak içindeydi. Bu merak insanları bir arayışa itti.

Kadim kültürlerin, günyüzü görmeye kaynaklarına ulaşan insanlar, yazılı kaynaklardan elde ettikleri bilgilerin ötesinde, yeni efsaneler kurgulamaya başladılar. Ve bu kurgularının esiri oldular. Bu esaret beyaz perdede kendisine hatırı sayılır bir seyirci topluluğu buldu.

Dünyanın sonu beyaz perdeye farklı konularla yansıdı. Kıyamet çoğu zaman uzaydan gelen gök cisimleriyle, kimi zaman doğal afetlerle ve sıklıkla ölümcül virüslerle gerçekleşiyordu. Hollywood bu üç ana unsurla kıyameti kopartıyor gişe hasılatında tavan yapıyordu.

"Kıyamet 2012" filmi de bu merakın başka bir iz düşümü olarak, kıyameti konu edinen filmler arasındaki yerini aldı. Yönetmenliğini Roland Emmerichin yaptığı film uzunca bir süre gündemdeki yerini koruyacağına benziyor.(En azından 2013e kadar)

Filminin yönetmeni Roland Emmerich daha önce de kıyamet konulu bir çok filme imza atmıştı. Emmerich "2012"de Maya takviminden yola çıkarak bir kurgu oluşturmuş. Bilindiği üzere Maya takvimi 2012de son buluyor, buradan hareketle birçok araştırmacı bunu dünyanın sonu olarak değerlendiriyor. Emmerichde bu değerlendirmelerden etkilenmiş olacak ki bu iddiayı perdeye taşımış. Daha önce de Hollywod patentli çok sayıda kıyamet filmi çekilmişti. 1995 yılında gösterime giren "12 Maymun" filminde ölümcül bir virüs dünyayı tehdit ederken, 1998 yapımı "Armageddon" da dünya uzaydan gelen bir göktaşını tehdidi altındaydı. Yine aynı yıl gösterime giren "Derin Patlama"da benzer bir konuyla dünyanın tehdit altında olduğu işlemişti. 2002 yılında vizyona giren "28 Hafta Sonra" filminde ise dünyanın sonu ölümcül bir virüsle gelecekti. 2012 filminin yönetmeni Roland Emmerich, 2004 yılında "Yarından Sonra" filminde dünyanın sonunu doğal afetlerle getiriyordu. 2007 yılında ise sahneye Will Smith çıkmış "Ben efsaneyim" filmiyle, insanlığın sonunu hazırlayan ölümcül bir virüse dikkat çekilmişti. Hemen bir yıl sonra 2008de bu kez başka bir virüs "Kıyamet Günü" adlı filmde insanlığı tehdit edecektir. 2003 yılında gösterime giren "Kor"da ise dünyanın sonunu yerküredeki değişikliklere bağlanacak. 2009 yapımı "Kehanet" te ise uzaylılar dünyamızı yeniden kuracaktır.

Bütün bu filmlerin gişe hasılatı bize gösteriyor ki insanoğlunun kıyamet gününe olan merakı gün be gün artıyor. Bu ilgiden dolayı olacak ki, benzer konularla türdeş filmler çekilmeye devam ediyor.

Bu filmlerin ana teması kıyamet olsa da, en önemli ortak özellikleri aslında kıyametin hiç kopmaması. Filmler Hollywod yapımı olunca kıyamet de ABD kopuyor, kurtarıcılar da haliyle Amerikalı oluyordu. Şanslı bir azınlığın her defasında kıyametten kurtulduğunu da unutmayalım. Kutsal metinlere, kadim kültürlere, geçmiş insan yaşamlarına baktığımız kıyamet olgusuna rastlarız ama burada dikkatimi çeken nokta insanların kıyameti bugünden yarına olacakmış gibi düşünmeleri.

Kıyametin ne zaman kopacağını merak ederek, sinemalara koşan milyonların farkında olmadığı bir gerçek var ki o da kıyametin çoktan koptuğu.

Ebeveynlerin çocuklarına tecavüz ettiği, zevk olsun diye insan eti yenildiği, çocukların seks kölesi olarak satıldığı, uyuşturucu madde kullanımının her geçen gün arttığı, çocukların anne ve babalarını hunharca katlettiği, açlıktan ve yoksulluktan her gün binlerce insanın hayatını kaybettiği ve bütün bunların sanki normalmiş gibi lanse edildiği bir dünyada hâlâ kıyameti beklemek, fanteziden öte bir şey değil gibime geliyor.