Ortaokul yıllarında, sokaktaki Adalet Partisi, CHP atışmasını yadırgayarak izlerdim. Siyah beyaz tartışmasını, münazarayı andıran görüntüler, içimi biraz acıtırdı.

Hele küfre, hakarete varan konuşmaları duyunca, bir şeylerin doğru gitmediğine, yanlışlar yapıldığına hükmederdim.

Milli Nizam Partisi’nin çıkışına şahitliğim bu döneme rastlar. Sonrasında, Milli Görüş hareketinin iskeletini oluşturacak kadroyu, ortaokul sıralarında tanıdım. O coşkuyu, o yerli direnişi ve çıkışı çok değerli bulmuştum. Sonra, devrimciler, ülkücüler kavgasında… Liseli yılların başında, ya Allah bismillah Allah-u Ekber diyen ülkücülerin safına katılışım, İslami hassasiyettendi, yerli oluşlarındandı.

Sonra, siyasetteki dalgalanma, çukur ve çamur anlayışı, ülkeye çok şey kaybettirdi. Siyasetteki dil, üslup, hal çok önemli. Söylediklerinden ziyade, söyleyiş tarzınız mühim. Doğruyu söylerken bile kullandığınız tarz, sözün tesirini belirliyor. Hakikati dillendirirken, itici olursanız, gerçeklere haksızlık etmiş olursunuz.

Bugünlerde… Evet ve hayır atışması, vicdan sahiplerini üzmektedir. Sırf, düşüncelerini, iddialarını karşı tarafa kabul ettirmek, sonucu lehine çevirmek için sert ve kaba ifadeler kullanmak, belki bir an için öfkemizi mutlu etse de, muhataplarımızı ve sözümüzü itibarsızlaştırır. Anayasa değişikliğini, beşer bir sistemin bir kısmının tadilatı olarak algılamak ve kabul etmek yerine, hadiseyi, hak batıl… Hain kahraman… Melek şeytan ikilemine indirgemek, inanca, Müslümanlığa, akla, vicdana hakarettir.

Bu satırları okuyanlar, kardeşçe bir ikaz, telkin olduğunu bilmelidirler. Sonuçta, aynı gemide, aynı kıbleye dönen… Birçok hususta, aynı düşünen insanların, sırf kimi hususlarda ayrı düşünüyorlar diye, insanları düşmanlık safına itmeleri, Allah’ın da, milletin de hoşuna gitmeyecektir.

Kardeşler, gerçek aynayı gösterirler. Gerçek dostların aynasına değil de, yağcıların, şakşakçıların aynasına bakarak, yol almaya çalışanlar, tökezlerler, bataklıkta nefessiz kalırlar. Şakşakçıların, sahte dostların, her dönem yağcılarının sözlerine itibar edenler, doğru aynaları kırarlar ve sanal aynalara bakarak, yanlış yapmaya devam ederler.

Emri bil maruf, nehyi anil münker, hepimizin siyaset etme tarzıdır. Hal böyle iken, gerçek inanç sahiplerinin aynasına bakmak yerine,12 Eylül’de, Kenan Evren’i övenlerin, 28 Şubat’ta, darbe heveslisi komutanların yanında yer alanların… 27 Nisan e muhtırasında, bıyık altında gülenlerin aynasına bakarak rota çizenler, inanın yanlış yaparlar… Onların övgülerine kapılarak, hoş olmayan dil kullananlar, yarın bir gün yalnız kalırlar. Sayın cumhurbaşkanına buradan seslenmek isterim.

O yağcılar, o şakşakçılar, sahte ayna gösterenler, yarın bir gün hava bozulunca, kar fırtına başlayınca, sizi hemen terk ederler… Terk etmekle kalmayıp, yeni gelenlere ram olmak için sizi suçlarlar… Ama gerçek dostlar… O gün de sizi yalnız bırakmayıp, size karşı yapılan yanlışa, zulme dur derler.

Zor zamanda, yine o gerçek, acı söz söyleyen… Emri bil maruf, nehyi anil münker yapanlar zulüm karşısında dik dururlar. Ayrıştırmak yerine, bütünleştirici olmak, rahmeti çoğaltır.

Bir kardeşin sözü deyin bütün bu yazılanlara…