Son sıralarda Adapazarından uzak kaldık. Bir iki yıldır mutat üzere Ramazanlarımı Adapazarında geçiriyordum. Lakin bu yıl ki sıcaklık ortalaması Adapazarına gitmeme müsaade etmedi. Başka nedenler de vardı. Adapazarını en fazla hatıralarımdan ve dostlarımdan dolayı seviyorum. Dünya bir değirmen, hasat yeri ve dostlarımız da birer ikişer hayattan el çekiyor ve eksiliyorlar. Son bir ay içinde Adapazarında mühim dostlarımızı ahirete uğurladık. Lakin cenazelerine katılamadım. Anarak kusurumu ve ihmalimi bir derece telafi etmek ve hem de onların güzelliklerini okurlarla paylaşmak istiyorum. Son kaybımız Kadir Ünsal. Babası Salahaddin Ünsal ile dosttuk. Daha doğrusu Salahaddin Abi bizim ağabeylerimizden birisiydi. Onun terzihanesi ikinci uğrak yerimizdi. Birincisi, Ali Taşçekenin mütevazi terzihanesiydi. Adapazarlı erenlerin buluşma noktasıydı. Orası Konyada Mevlananın uğrak yeri olan Bakırcılar çarşısı gibiydi. Orhan Cami yanında derin Sakaryayı veya metafizik Sakaryayı barındırıyor ve yaşatıyordu. Asude iklimin adresiydi. Geçmişe en zevk aldığım iki belde vardı. Bunlardan birisi Sakarya ve diğeri de Şam. Buralarda aldığımız huzuru hiçbir yerde teneffüs edemedik. Lakin bu bir manevi hava meselesi ve manevi hava onların etrafında deveran ediyordu. Yıllar sonra Sakarya bana göre manevi anlamda çoraklaştı. Dostlarımızı da birer ikişer hayattan çekildiler. Öte aleme göç ettiler. Dolayısıyla Adapazarıyla manevi irtibatımız da zayıfladı. Tebeddelel hal gayrel hal dedikleri gibi soluduğumuz ve soluklandığımız zemin değişti. Dolayısıyla güzellikleri hatıralarımızda yaşıyor ve yaşatıyoruz. Tanıdığım simalardan bir kişi daha eksildiğinde dünyaya daha fazla yabancılaştığımı hissediyorum. Manevi iklimin çekilmesi ruhun çekilmesi gibi oluyor. Canlılık gidiyor, çoraklık kalıyor.

Salahaddin Ünsal abiyi erken kaybettik. Genç denebilecek bir yaşta aramızdan ayrıldı. Beyin kanamasından vefat etti. Önemli bağlantı noktalarından birisini kaybetmiştik. Sırasıyla Saatçı Burhan Abi ve Salahaddin Şimşek ve diğerlerini savdık. Onlar kayıplar dizisini tamamlayan halkalar oldu.

Hepsini çınarlar altına sırladık. Adapazarından kendileri çekildiği gibi kokuları ve karaltıları da çekildi. Kışın hâlâ kış ve insanın hâlâ insan olduğu günlerden birisinde Salahaddin Şimşek Yeni Cami önünde buzlanan bir karede nöbet tutmuş ve gelen geçini korumuştu. Onların döneminde Adapazarında kışlar Dostyeveskinin beyaz gecelerine benziyordu. İklimi yeşerten ve bizi zinde tutan hasbilikti. Salahaddin Ünsal kuşağı geride bize oğullarını yadigar ve hatıra olarak bıraktılar. Kadir Ünsal, Ünsal kardeşlerin büyüğüydü ve 12 Eylül sonrasında sarsıldı ve kanser illetine yakalandı ama çabuk toparlandı. Derken Pazartesi günü biraderim İbrahimden Kadir Ünsalın ölüm haberini aldım. Gitseydim son görevini ifa eden adamın mutluluğunu tadacaktım. Gidemedim kederim ikiye katlandı. Kadir Ünsal Adapazarına her gittiğimde mutlaka uğradığım dostlarımdandı. Ani vefatına bir anlam veremedim. Sonra kardeşi Şaban Ünsal ile taziyeleştik ve ondan vefat nedenini de öğrendim. Kalp kiriz geçirmişti. Kadir Ünsal iyinin ve doğrunun peşinde bir ömür tüketmişti. Bundan dolayı hayal kırıklıkları çoktu. Güzeli ve iyiyi bulmak mutluluğu yakalamak gibidir. Bazı artistler sadece çevirdikleri filmlerde mutluluğu yakaladıklarını itiraf ederler. Demek ki mutluluk anı kısa gölgesi uzundur. Yakaladığınızda elinizden uçuveren bir uçucu madde gibidir. Lakin yakaladığınız anlık mutluluklar size mutsuzluk yolunda ömür boyu katık olur. Kadir Ünsal gibi arkadaşlar ideallerini tüketmemişlerdi ama tüketmenin kıyısına kadar varmışlardı. Hakikat yalnız ve hayat acımasız. Hakikat peşindeyseniz yalnızlığı kuşandınız demektir.

İkinci kaybımız ise Bayram Bayraktar idi. Sabır, yumuşak huyluluk ve ağır başlılığıyla tanınıyordu. Vaktiyle cehri ve ayakta zikriyle anılır ve tanınırdı. Hindistan maceraları dilden dile anlatılırdı. Onu yine Orhan Camii önlerinde kitapçılık tezgahında tanıdım. Bizim mahallede oturuyordu. Camiler karşılaştığımız menzillerdendi. Yaşlanınca tezgahını bıraktı. Lakin kitapçı tezgahı gökteki kandil gibi hep zihnimde ve gönlümde asılı kaldı. Erzurumluydu ve kayınpederin tanıdıkları arasındaydı. Tabakhanede Bahçeli Camii karşısında kitabevi-bakkal terkibi bir yer açmıştı. Kütüphaneyi karıştırırken oradan ve ondan aldığım Erzurumlu İbrahim Hakkının İnsaniyet-i Kamile kitabıyla karşılaştım. Hacı Bayram Bayraktar abimizi ebediyet uğurladığımız ve kaybettiğimiz günlerde ondan aldığım İnsaniyet-i kamile kitabını yeniden buldum. Eşek ölür kalır semeri / insan ölür kalır eseri demişler. İnsandan geri kalan eser ise insaniyettir. Onlar bu dünyanın tadı tuzuydu.