AKP iktidarı çok büyük siyasî ve stratejik hatâlar yapmıştır ve şimdi onların acı meyvelerini devşirmektedir. Bu hatâlar nelerdir

(1) Cumhurbaşkanlığı seçimleri başlar başlamaz en kısa zamanda, gün kaybetmeden o makama liberal bir zatı seçmeleri gerekirdi. Meselâ Sami Selçuk u. Böyle yapmaktansa seçimi uzattılar ve yerinde kalan Ahmet Necdet Sezer, birtakım önemli makamlara istediği kişileri seçti.

(2) Başörtüsü konusundaki kanunî değişiklikte acele edilmiştir. Zaman, zemin, şartlar müsait oluncaya kadar beklemek gerekirdi.

(3) Ülkede demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğü prensibinin hakim olabilmesi için 10 üzerine en az 7 notuyla temizliğin ve şeffaflığın sağlanması gerekirdi. Bu konuda çalışılmamıştır. Aksine...

(4) Büyük medyanın en az yüzde 70 i kontrol altına alınmadan yapılacak teşebbüsler dumura uğramaya mahkumdur. Bu gerçek idrak edilmemiştir.

Sayın Başbakanın her konuda danışmanları vardır. Onların gerekli uyarmaları yapmaları beklenirdi.

Şu gerçekler hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir:

* Türkiye de tam ve gerçek bir demokrasi yoktur. Bir hükümet, yüzde 60 oy alarak başa geçse bile, istediği demokratik reformları ve ıslahatı yapamaz.

* Bunları yapabilmesi için ya Derin Güçleri ikna etmesi yahut onları güçsüz ve tesirsiz bırakması gerekir. Bu konuda yakın tarihimizde merhum Turgut bey hayli başarılı olmuştur,

* Türkiye de   yüksek yargı kurumları tarafsız değildir.

Ülkemizde birileri Makyavel in "Hükümdar" kitabında anlattığı siyaset satrancı ilkelerini ve taktiğini uygulamaktadır. Halkın oylarıyla iktidar olanların, onlarla baş edebilmek için adıgeçen kitabı ehliyetli hocalardan okumaları gerekir. (Tek başına okumanın fazla faydası olmaz...)

Halktan vekalet alıp iktidar makamlarına geçen bazı zatlar dediğim dediktir, en iyisini ben bilirim, yaparım olur havalarına girmişler, sık sık öfkelenmişler ve maçı kaybetmişlerdir.

Onların strateji, taktik hatâlarının faturasını millet, ülke ve devlet ödemektedir.

Birileri   dokunulmazlık zırhlarını kaybederlerse ileride başlarına çok sıkıcı işler gelecektir. Buna da hazır olsunlar.

Şaşkınlık ve Acz

DURUM ile ilgili bazı tespitler yapmak istiyorum.

Birincisi: Sivil demokrasi cephesinde akıl almaz bir şaşkınlık var.

İkincisi: Korkunç bir acz görülüyor.

Üçüncüsü: İstisnaî parasız askerler var ama paralı askerler ağır basıyor.

Dördüncüsü: AB den büyük miktarda "demokrasi parası" geliyor ve bunlar bölüşülüyor.

Beşincisi: Ağlayanların çoğu parayla ağlıyor.

Altıncısı: Şiddetli kriz kokuşmayı durdurmadı, hattâ azaltmadı, pislik ve kirlilik bütün hızıyla artarak devam ediyor.

Hafızam -çok şükür- gayet berrak, 1950 li yılları iyi hatırlıyorum. Merhum Bekir Berk ve arkadaşlarının yayınladığı haftalık "Mücadele" gazetesinde ne güzel, ne değerli makaleler çıkardı. Doç. Mehmet Kaplan ın "Atatürkçülük bir ideoloji midir " başlıklı yazısı bir şaheserdi.

İst. Üniversitesi Hukuk Fak. Anayasa Kürsüsü Başkanı Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil in "Hayır Efendiler İrtica Yoktur!.." başlıklı beyannamesi  başlı başına bir manifesto idi.

Üstad Necip Fazıl ın harika yazıları...

50 li yılların başlarında İslâmî kesimde 33 süreli yayın (haftalık gazeteler, dergiler) vardı. Adnan Menderes, polis devleti metotlarıyla bunları kapattırmış ve böylece 1960 taki feci sonunu hazırlamıştı.

İslâmî kesimin on milyonlarca dolara hükm cemaatleri niçin harekete geçmiyor

Medya, ifade hürriyeti, toplanma, yürüme konusunda bunca hürriyet var. Bundan niçin yararlanılmıyor

Demokrasiyi, sivil idareyi, halk iradesine, serbest seçimlere dayalı sistemi savunmak için ille de Avrupa dan para mı gelmesi lazımdır

Müslümanların, yasal sınırlar içinde seslerini cihana duyuracak ağır topları yok mudur

Ne yapmak lazım

Bu sorunun doğru dürüst cevabını verecek bir ağız veya makam yok mudur

Her kafadan bir ses çıkıyor. Her gün binlerce haber, binlerce köşe yazısı, röportaj, demeç... Bir kargaşa, bir gürültü ki sormayın.

Niçin önemli, kalıcı bir şeyler yapılmıyor

Siyaset çare ve çözüm bulmaktır. Çare ve çözüm bulunmazsa siyasetin, sivil idarenin sonu gelir.